gözlerimi parmaklarıma doğru indirdim.. siyahlı, sarılı kumlar toplandı birden parmaklarıma... - bizim orada siyah kum da vardır, demir tozuymuş, taşların bittiği, kumun başladığı yerde illa ki olur- yanımda aliye ile ayşenur.. bir tane dikdörtgen çizmişiz, onu daha da küçük dikdörtgenlere bölmüşüz.. içine hoşlandığımız çocukların isimlerini yazmışız, sayıyoruz, hayatımızın erkeğini buluyoruz.. onlar adayları bir çırpıda sayıyor, ben bir türlü seçemiyorum. hep böyle oldu benim. herkes 100. kişiye aşıkken, ben sırf şu oyunlardan geri kalmayayım diye birilerini seçerdim.. dikdörtgenleri dolduracak kadar çok kişi sayamazdım, en kıymetli olanı da hemen elenirdi.. "umutsuz" kalırdım be...

hep erkekler üzerine değildi ya oyunlar.. en güzeli, çamurda kaymacaydı.. deniz biter, taşlar biter, demirli kum biter.. işte orada eğimli, topraklı bir bölüm vardı. kovayla suyu taşırsın oraya, sonra bir poşetle başlarsın kaymaya, pis oyundur ama gülme krizi garantisi vardır.. yorulunca, çamur köfteleri yapardık.. fırın yapardık otla karıştırıp, sonra içinde patates pişirirdik.. ellerimiz, kollarımız çamura batardı, amma hiç mikrop kapmazdık biz be...

bak şimdi aklıma geldi.. bir grup velettik, okula birlikte gidip gelen.. okula gelip gidişlerimizi bile oyun ederdik biz.. biri çarşamba günleri kurulan pazardan, en fazla on kişiye çarpma hakkı ile koşarak geçmekti.. bak bu konuda çok başarılıydım da, atlar olmasa.. atlardan korkuma çok yolumu uzattığım oldu.. bir de her gün farklı yoldan eve dönme oyunumuz vardı.. bir seferinden nerelere girdiysek, kaybolduk.. çingene mahallesinin hiç bilmediğimiz bir yerine çıkmışız.. bulana kadar oylumuzu canımız çıktı.. bu arada, çingene mahallesinin gözünüzü seveyim, çingene değil roman demeyin, bizim oralarda çingene demek hakaret değildir, mahallenin adıdır.. sahte sahte roman mahallesi demek istemiyorum be...

her şeyden oyun çıkardı.. alman topu, ortada sıçan, koşturmaca zaten günlük mesaimizin baş tacı idi. onlar yetmez, her anımızı oyun yapardık. anne çağırınca, merdiveni belli bir dans ile çıkma, salçalı ekmeği kalp şeklinde dişleyerek yeme, pilavın üstüne dök yoğurdu ez ez ez, sonra kesir problemi gibi böl böl ye, arabada giderken en güzel evi bulmaca, bisikletle en keskin fren izi yapmaca... güzelmiş be...

büyümek resmen evrimde geriye gitmek oldu.. bu kadar yaratıcılık, bu kadar eğlence, sonra gel 10111100011 diye kodlanmış bir oyundan kendine eğlence çıkar.. boynum ağrıdı be....