ben vardığımda onlar başlamışlardı...
6. ekip herhalde, başlamış destek eylemine herkes, bir hüseyin abi vardı, o hariç. 20 yıl evvel isviçreye kaçmış, dönünce 48 gün daha yatarın var deyip almışlar, adam esasen zürihde merkez kütüphanenin müdürü, düşün artık.

dağlar köyler yolum bekler biliyorsun...

dinlen dediler, sakinleş, hınç buradan ibaret değil, bıraktım kendimi açlığa, 7 ekip çıkınca daha uzun.

vakit var, kaldığım arkadaşlar pek garip. bir gün havalandırmaya çıkıp uzanmışız, ben, adnan ve belki sevdiğim, sevdiği... yaz daha, erken kalkmışız. ahmet -güzelim ne tatlı adamdı- gece nöbetçi olduğundan geç kalkmış, havaya çıktı. durdu kapı önünde bağcıklarını bağladı, saçlarını düzeltti, zerresi isyankar habersiz, böyle bir omuzlardan başlayıp aşağıyı silkti. kapıya -35 cm çelik- yöneldi, ben karışmadım belki izlemeyi seviyorum, adnan seslendi. hay be çocuk mahalleye çıktığını sanırmış. oysa bilir ki o kapı içtima dışında açılmaz. ama siz anlamazsınız, zindan yattıysanız bile anlamazsınız, annesi salmış da sahaya çıkar gibi ayakkabı bağlayan ahmetimi.

tesadüf odur ya ayrı operasyonlardan aynı zamanda alınmışız ahmetle. çok acayip sesler çıkarıyor polisler nezarethane koridorunda, o da onların eğlencesi, tabii ardı sıra tepki vermemizle yaşananlar bizim için eğlence değil. eğlencelik olan biziz üst katta, çekirdek gibi. beni saf gören ilim sahipleri, bıyığımı yolmakla yetindiler bu ayrı, ulen hamdi, neyse.... ahmet, gençliğinde motosiklet kazası yapmış, dişlek, pörtlek gözlü, kırık koca burunlu bir kıraç figürü düşünün. çok komikti lan adamın sorgusu, bizi bak nasıl çözülecek diye izlemeye götürdüler, salağa yatıp itin götüne soktu elemanları, özelden anlatırım bunu. ve beni tutukladıkları günün akşamı zafer işaretleriyle çıktı ankara adliyesinden. nurzet maceram her şekilde ulucanlar berberine bağlandığı için bunu anlatmayacağım. ahmet, sonradan da ne vakit karşılaşsam kardeşimdi benim, ölmezsem kardeşim kalacak, hala ablamla telefonlaşırlar.ş.

kaçıncı mahkemem habersiz, bitmiş dava. afedersiniz iki kadın var beni seven o vakit, ikisini de severim hala, ringin 10 cm karelik camından elimi uzatıp sallıyorum, zor iş kaldı ki. annem o ara, bir yandan ağlıyor, bir yandan gözdesi olan kıza ruj sürmeye çalışıyor, hey tete, hey manyak. sen düşün işte gayrısını, kanatlarımdan vuruldum!

ha metris gülüm benim -daha vazelin hikayesini ve inanlmaz disiplin cezamı anlatmadım- metrisin önü kahveler be gülüm ve bazen bekleyen olmuyor.
içeride dağlar ve köyleri sen kuruyorsun, sen var düşman var, durulmuyorsun mahpuslarda, hırslanıyorsun, dışarıda düşman karışık, sisli puslu havalar, uçamıyorsun, bir de be yavru, baş edemezsin yemez götün dışarıda.
ama sana annemi anlatacağım bu ayrı bahse kalsın.