din ve devlet işlerinin birbirine layık olmasıdır. laiklikle farkları da tam burada devreye girer.

cumhuriyet, insan eliyle yaratılmamış da dünyada ezelden beri varlığını muhafaza eden bir kavrammışçasına yine insanlarca (veya insanların varlığına bağlı olarak) ortaya çıkarılan din kavramına tepeden bakar. din de kendini bir türlü cumhuriyete layık görmez; çünkü cumhuriyet kendini laik olarak tanımlamıştır. laik, layık olamaz. tıpkı dindaş olmanın dindar olmak anlamına gelmeyeceği gibi.

ezeli aşıklarımız cumhuriyet ve din; birbirlerine durmadan kompliman yapar: "ben sana layık değilim" diyerekten. oysa unuttukları bir husus vardır: din olmasa laiklik; laiklik olmasa türkiye'de cumhuriyet olmaz. çünkü türkiye'de cumhuriyetin özü demokrasi değil, laikliktir. bu bakımdan kavramlar birbirleri içinde halatın içindeki ipler gibi örgün durumdadır.

din, devletin yapışık ikizi olarak doğmuş olmalı ki, cumhuriyetin açılışı yapılalı beri sayısız ameliyat geçirmiştir. devlet kendinden ayırmak istiyor ikizini; artık nasıl silecekse ameliyat izini?..