laleleri bilirsiniz. hollandalı bir aklı evvelin biri lale soğanlarını alarak memleketine götürmüş osmanlı lalesi hollanda lalesi olmuştur. daha sonra lale ticareti almış başını yürümüş hollanda'nın en önemli ekonomik değeri olmuştur.
laleleri severim ama standar lalelerdense hasta laleleri daha çok severim. standart sağlık laleler fabrikasyondur. ama bir sığır kadar da sağlıklıdırlar. ama güzel değillerdir. sadece mükemmeldirler.
çift sorguçlu renkli laleleri -günümüzde orjinal örneği yoktur ne yazık ki- anca çinilerde, eski kitaplarda ve ecnebi gezginlerin çizimleri ile görebiliyoruz.
ama bence hepsi muhteşem. çünkü şahsiyetleri var. kusurlarını güzelliğe çeviren bu güzelliğin esas sahsiyet olması kadar güzel birşey var mı? zaten şahsiyeti olmayan birşey bana nedense tiksinti veriyor. zannımca şahsiyetsizlik bayağılı davet ettiğinden dolayı.
hollandanın haarlem şehri amsterdamın da bulunduğu eyaletin başkentidir. spaarne nehrinin kenarında bulunur. spaarnestad olarak da adlandırılır. zannederim almancada olduğu stad kelimesi felemenkçede şehir anlamına geliyor. bu şehir lale ihracatının üssü konumunda.
hayal meyal hatırlıyorum, hollanda da lale borsası kuruluyordu. bu lale borsası yapılan spekülasyonlarla o kadar balon yükseliş yaşamıştı ki -18. yahut 19. yuzyil gibi- günün birinde gümbürdemek zorunda kalmıştı. şimdi yaşadığımız ekonomik kriz bu çöküşün yanında havagazı kalırdı.
ekonomik kriz dedim de aklıma geldi. günümüzde hiç kimse 1929 krizinin ikinci dünya savaşının fişekleyen bir kıvılcım olduğunu yadsıyamaz herhalde.
naziler o çılgın 20'lerin - muhteşem gatsy kulakların çınlasın- havasında önemsiz görünmüş ilk seçimlerde -1924- yüzde 6,5 aynı sene yapılan ikinci seçimde yüzde üç, 1928 seçimlerinde sadece yüzde 2,6 oy almışlardır. ama kriz patlak verince oyları istirarlı olarak patlama yapmıştı. daha 928'de yüzde 2,6 oy alan parti 5 mart 1933 seçimlerinde yüzde 44 gibi muazzam oy almıştır.
benim dikkatimi çeken husus şu oldu. 31 temmuz 1932 seçimlerinde yüzde 37,4 oy alan parti 6 kasım 1932 tarihinde yapılan seçimlerde oyları 33'e düşüyor. 5 mart 1933 seçimlerinden bir kaç gün önce reichstag'da 27 şubat 1933 tarihin de yangın çıkıyor.
sanırsam ve yanılmıyorsam eldeki bulgulara göre mantıken bu bir tezgahtır. çünkü meşru iktidar nazi partisinin elinden gitmek üzereydi ve meşrutiyeti kazanmak için bir dolap düzenlemek gerekiyordu.
bu dolap için de birisinin yahut birilerinin kurban edilmesi gerekiyordu. işte bu kişi marinus van der lubbe'dir. bu kişi 1909 yılında hollanda' da doğmuş bir inşaat ustası idi.
bir kaza sonucu gerçek işini yapamayacak hale geldi. gelip geçiçi işlerde çalıştı. kaza geçirmeden önce komunist partiye üye olan bu kişi, bizim yönetim saltanatına yamanya çalıştı. çünkü sovyetlere hicret edecek parası elbette yoktu.
1933 yılında almanya'ya geçerek komunist partinin yeraltı faaliyetlerine katıldı. kendisi reichstag yangınından soumlu tutuldu ve giyotinle idam edildi. - ifadesinin işkence altında alındığını söylemeye gerek duymuyorum-
hem komunist hem de yahudi olması naziler için bulunmaz nimetti elbette. 25 yaşına varmadan bir genc rejime meşruluğu kazandırdı.
bu konuyu gıdıklayınca daha çok kokular çıkıyor. mesela 1980 yılında hakkındaki idam kararını kaldırdı. ama federal mahkeme bozdu. anca 2008 senesinde idam kararı kalktı. buna neden olaraktan 'edeni olarak da nazi rejiminin zaten adaletsiz olması ve idam cazasının siyasi bir karar olması gösterildi.'
güler misin ağlar mısın? şaka gibi bir gerekçe...
laleleri severim ama götlalelerini hiç sevmem. bu konuyu irdedikçe daha ne gibi çağrışımlar geliyor akla, ama daha fazla yazmaya gerek yok.
ne yapalım dünya yoksul insan kötü...
laleleri severim ama standar lalelerdense hasta laleleri daha çok severim. standart sağlık laleler fabrikasyondur. ama bir sığır kadar da sağlıklıdırlar. ama güzel değillerdir. sadece mükemmeldirler.
çift sorguçlu renkli laleleri -günümüzde orjinal örneği yoktur ne yazık ki- anca çinilerde, eski kitaplarda ve ecnebi gezginlerin çizimleri ile görebiliyoruz.
ama bence hepsi muhteşem. çünkü şahsiyetleri var. kusurlarını güzelliğe çeviren bu güzelliğin esas sahsiyet olması kadar güzel birşey var mı? zaten şahsiyeti olmayan birşey bana nedense tiksinti veriyor. zannımca şahsiyetsizlik bayağılı davet ettiğinden dolayı.
hollandanın haarlem şehri amsterdamın da bulunduğu eyaletin başkentidir. spaarne nehrinin kenarında bulunur. spaarnestad olarak da adlandırılır. zannederim almancada olduğu stad kelimesi felemenkçede şehir anlamına geliyor. bu şehir lale ihracatının üssü konumunda.
hayal meyal hatırlıyorum, hollanda da lale borsası kuruluyordu. bu lale borsası yapılan spekülasyonlarla o kadar balon yükseliş yaşamıştı ki -18. yahut 19. yuzyil gibi- günün birinde gümbürdemek zorunda kalmıştı. şimdi yaşadığımız ekonomik kriz bu çöküşün yanında havagazı kalırdı.
ekonomik kriz dedim de aklıma geldi. günümüzde hiç kimse 1929 krizinin ikinci dünya savaşının fişekleyen bir kıvılcım olduğunu yadsıyamaz herhalde.
naziler o çılgın 20'lerin - muhteşem gatsy kulakların çınlasın- havasında önemsiz görünmüş ilk seçimlerde -1924- yüzde 6,5 aynı sene yapılan ikinci seçimde yüzde üç, 1928 seçimlerinde sadece yüzde 2,6 oy almışlardır. ama kriz patlak verince oyları istirarlı olarak patlama yapmıştı. daha 928'de yüzde 2,6 oy alan parti 5 mart 1933 seçimlerinde yüzde 44 gibi muazzam oy almıştır.
benim dikkatimi çeken husus şu oldu. 31 temmuz 1932 seçimlerinde yüzde 37,4 oy alan parti 6 kasım 1932 tarihinde yapılan seçimlerde oyları 33'e düşüyor. 5 mart 1933 seçimlerinden bir kaç gün önce reichstag'da 27 şubat 1933 tarihin de yangın çıkıyor.
sanırsam ve yanılmıyorsam eldeki bulgulara göre mantıken bu bir tezgahtır. çünkü meşru iktidar nazi partisinin elinden gitmek üzereydi ve meşrutiyeti kazanmak için bir dolap düzenlemek gerekiyordu.
bu dolap için de birisinin yahut birilerinin kurban edilmesi gerekiyordu. işte bu kişi marinus van der lubbe'dir. bu kişi 1909 yılında hollanda' da doğmuş bir inşaat ustası idi.
bir kaza sonucu gerçek işini yapamayacak hale geldi. gelip geçiçi işlerde çalıştı. kaza geçirmeden önce komunist partiye üye olan bu kişi, bizim yönetim saltanatına yamanya çalıştı. çünkü sovyetlere hicret edecek parası elbette yoktu.
1933 yılında almanya'ya geçerek komunist partinin yeraltı faaliyetlerine katıldı. kendisi reichstag yangınından soumlu tutuldu ve giyotinle idam edildi. - ifadesinin işkence altında alındığını söylemeye gerek duymuyorum-
hem komunist hem de yahudi olması naziler için bulunmaz nimetti elbette. 25 yaşına varmadan bir genc rejime meşruluğu kazandırdı.
bu konuyu gıdıklayınca daha çok kokular çıkıyor. mesela 1980 yılında hakkındaki idam kararını kaldırdı. ama federal mahkeme bozdu. anca 2008 senesinde idam kararı kalktı. buna neden olaraktan 'edeni olarak da nazi rejiminin zaten adaletsiz olması ve idam cazasının siyasi bir karar olması gösterildi.'
güler misin ağlar mısın? şaka gibi bir gerekçe...
laleleri severim ama götlalelerini hiç sevmem. bu konuyu irdedikçe daha ne gibi çağrışımlar geliyor akla, ama daha fazla yazmaya gerek yok.
ne yapalım dünya yoksul insan kötü...