doğru evi bulmak için gerekirse bir kaç ay sürünülebilirdi. internet siteleri, emlakçı katalogları, bilmem nereler... o kadar çok şeye o kadar dar zamanlarda bakıyorduk ki kısa tepkiler geliştirmiştim yanımda dolaşan ya da karşımda uğraşanlar için. ay üstüme üstüme geliyor*(*çatı katı), ay nefes alamıyorum*(*küçük odalar), ben fotosentez yapıyorum*(*ışık almayan odalar), mezara gömün beni mezara gömün*(*bodrum katı) gibi birbirinden özet olmazlarla saniyeler içinde elenen yüzlerce ev. "semt şu, oda sayısı bu, olay şöyle, vereceğim rakam da böyle" diye kime baştan söylediysem, "siz bi bakın ama hiç..."lerle işi baştan imkansıza bağladı. akşam saatleri, hafta sonları, elden düşmeyen telefonlar, ebesi skilen ayaklar... sonuç mu? şimdi ben o merkezi geniş temiz ucuz evde yayıldıkça yayılıyorum. tek bir sorun var ki, şom ağzımla "artık burdan cesedim çıkar" demiş bulundum. elveda dünya, elveda laneth...

"doğru şey"i bulma peşindeyseniz, önünüze yüzlerce "aslında olabilir"lik seçenek çıkar. tam olarak hayal ettiğiniz gibi değildir ama onunla idare edebilecek durumdasınızdır. öte yandan, artık o şeyi aramayacak olmanın karşı konulamaz güzelliği de var. ayaklarınıza kara sular inecek daha bakınacağım derken, hem de bulunacağı garanti olmayan bir şey yüzünden. ahh, kolaycılığın dayanılmaz çekiciliği. o çekicilikle aynı yastığa baş koyabilene kızmıyorum ben. istediğinden daha dar olan eve sıkışıp da şikayet etmeden yaşayabilene yani. ama yok mu benim gibi idare ederim sandığı şeylerle idare edemeyenler, elli kere taşınanlar, onların kafalarına sokayım ahahaha. doğru olanı bi kaç sürünmeden önce aramaz/bulamaz bunlar. kaybettikleri zamanı bulsam "bu sizin galiba" deyip vermem, saklarım, işime yarasın yaramasın.