sevmekle o kadar da ilgisi yok. sevmemekle de öyle. kimin yokluğu ne ifade edecek, kim kestirebilir, kim bilebilir, bir kafa nasıl kırılır, ne olur da artık ağlayamaz ya da ağlarken bile kahkahalarını tutamaz olur, ilk çatlak nerede oluşur, oradan sızanlarla bir insan neye dönüşür, bundan böyle neyi susar, neyi konuşur. komik hikayeler bile biriktirmiştim, her şeye rağmen. üstelik hala, kime ne olsa o geceyi mutlak bi anıyoruz biz. kimi sevsek, kimi gömsek, ona olanları hatırlatıyor illa ki bize. nasıl unutmak istiyoruz, tanrım, nasıl. yıllar nasıl da geçiyor ama o nasıl da hala kanıyor, tanrım, kim nereye dokunsa o kabuğu nasıl da kaldırıyor, tanrım, azabının kafamıza o ilk inişi, tanrım, o ilk çatlak, o seninle tek başımıza ilk kalışımız, tanrım, ne demek olduğunu hiç unutmadık, ki yeniden yaşatma bize. merhamet et bize. tanrım.

öyle tabi de, ben aradıktan sonra beni dedem de arar, ahahha, bu arada, dedem ölüyor söylemiş miydim, amcam da ölmüştü benim zaten.

çok kişiyi gömmüş olanlar biliyorlar, korkuyorlar her şeyden hemen, öyle birden bire ölünebiliyor, haberleri var bundan, genç yaşlı farketmiyor, her vakitsiz kapı sesine, gece yarısı çalan her telefona, yürekleri su kesiliyor öyle ansızın. ben öfkeleniyorum, hepsi bu, niye hemen en kötüsünü düşünüyorsun ki diyorum, en kötüsünü düşünürse, öyle olmasında onun da bi payı olacakmış gibi geliyor, neredeyse nefret edeceğim ondan. iyi ki öyle bir ihtimal yok. iyi ki babaannem de uyanmadı bunca sese. durduk yere kadının yüreğine inecek.

tanrım. bir kere daha göreyim hiç değilse, gideceğim zaten az kaldı, ne olur tanrım. kaç haftadır şaka yapıp duruyor. birazcık daha yapsın. temmuz'da gitmesin tanrım, ne olur, saklanacak başka yerimiz kalmadı. bayram da geliyor hem. dünya kadar el öpecek olanı var. sokmazlarsa sokmasınlar yanına. ama orada dursun. orada olduğunu bilelim. git merdivenlerin başında bekle ben zaten geleceğim demiş anneanneme.

konuşunca eksiliyor mu bir şey sahiden. günlerce anlatabilirim öyleyse tanrım. o sesleri sana. sanki duymamışsın. o geceliğini babaannemin. görmemişsin sanki. annemi nasıl ittiğimi, sesini kesmesini söylerken. sanki günah yazmamışsın. o kapıyı tanrım. o asansör sesini. o asansör sesini. bize bu dili neden verdin ki tanrım, madem o tek bir anı dahi anlatamıyoruz. madem, o andan sonraki tek bir şeyi bile anlatamıyoruz. bize sevdiklerimizi neden verdin ki tanrım. madem hepsi aslında senin.

ne hazırlığıymış o? öyle yoğun bakım önlerinde kameralardan dahi olsa görebilirken neyin hazırlığıymış? bak hala burada. bir yere gittiği yok. gitti mi dönmeyecek. gitti mi anlayacağız, şimdi anlamazlıktan geldiğimizi. ama burada hala. ne olur, birazcık daha kalsın...

birini hastanede, birini mezarlıkta ziyeret edeceğiz bayram sabahı. ikisine de gitmiyorum. paralel dünyaya gönderdim ki ben, ikisini de... şu balkonun ucunu görüyor musunuz? benim bildiğim bayramlarda, o herkesten önce kalkar, herkesten daha güzel giyinir, herkesten daha yakışıklı olurdu. o balkonun ucunda onun gülümsediğini görmeden açılmazdı uykumuz. diğeri, evinin önündeki kanepede oturuyor, hala. biz dilediğimiz yaştayız hala. adımın sonuna "paşa"yı ekleyecek yine, gülüşü canımı iyileştirirken. son yıllarda hep söylediğini, yine söyleyecek hepinize, en çok o arayınca keyfim yerine geliyor diyecek, öyle neşe dolu, öyle canlı konuşuyor ki enerjim artıyor diyecek, ben onu yine arayacağım, rehberimden ötekini bile silmedim ki daha...

annem de yetim kaldı tanrım. benim başka dedem de yok.

dünyayla alay etmekten de sıkıldım. koyacak başka tavır kalmadı... tanrım.