çoğunluğun azınlığı ezdiği sistem.

hiç de güzel bir şey değildir. 50 kişi benimle zıt düşüncedeyse, neden onların istedikleri gibi yönetilme ve yaşama zorunluluğum var ki?
herifin birinin, başka bir herifin özgürlüğüne müdahale etmeden yaşayıp gitmesidir. böyle bir tanımı var. bilinen ve savunulan, aynı zamanda anlaşılmayan bir kavram demokrasi. ama ''karşılıklı saygıdan'' ziyade, ''karşılıklı anlayışın'' olması gerekliliği daha mühim. zira, birey saygı duymadığı, tasvip etmediği bir hareketin ya da failinin olaya hangi çerçeveden baktığını bilmek zorundadır. en azından kendi selameti için. şöyle ki;

yukarıda bahsettiğim ''herifin biri'' beni öldürmek istiyor. haliyle ben de ölmemek niyetindeyim. bu pozisyonda en mühim husus, beni öldürmeye çalışan herifin beni ''herhangi bir sebepten veya tamamen keyfekeder bir halet-i ruhiyeden dolayı öldürmek istemesinin'' mantıksal izahına vakıf olmam. yani; onun beni öldürmek istemesinin sebebi burada önemli değil. -ve hatta sebepsiz olması bile bir sebep, sonuçta canı sıkılmış/götü kaşınmış diyebiliriz- bununla birlikte karşımdaki adam tarafından cinayete kurban gitmemeyi istememi de onun anlayışla karşılaması gerekli. zira, ottan, boktan, eften ve de püften keyif alan bir adam pek ala ecelini erteleme arzusu taşıyabilir. karşılık şartlar - anlayış dediğim karın ağrısı- sağlandığı takdirde, demokrasinin bir ayağı sağlanmıştır. geri kalan, ''asayiş'' ve ''hukuk''un işleyişi ile alakalıdır. asayiş, beni korumakla mükellef. ancak beni korumaya muvaffak olamazsa hukuk devreye girmeli. şayet, o adam tarafından öldürülecek olursam, demokrasinin tecellisi için bu sefer hukukun devreye girmesi şart. ben ölürüm, o da hapse girer ve böylelikle demokrasi sağlanmış olur.

sonuç olarak, kimsenin birbirine saygı duyması gerekmez. önemli olan herşeyin bir sebebinin olabilceğinin idrakinde olmak ve durumu kavrayabilmek. oysa, herkesin birbirine saygılı olmasını istemek, aynı zamanda asayiş ve hukuğun demokrasinin gereği olmadığını düşünmek anlamına gelir.