broken social scene
"o ne o?"
"tişört bu. broken social scene tişörtü. kanada'dan getirttim."

geçtiğimiz haftalarda arkadaşımın abisinin nişanında serdar ortaç şarkılarında çılgınlar gibi dans ettim. bütün bunlara ben neden oldum galiba. broken social scene (bss) beraber müzik yapmaya ara vermiş. o kadar üzüldüm ki, en son salinger öldüğünde bu kadar çökmüştüm.

insanları bss hakkında şöyle bir bilgilendirmek gerekirse, bss kanadalı bir grup olup, yirmi beşe yakın müzisyenden teşkildir. kevin drew gibi bir müzik şairini, brendan canning gibi bir gitar babacanını (babacan virtiözün bir üst gömleği demektir), metric grubundan evlenilecek hatun emily haines'i, punk için sesi yetmeyince indie rockçı olan manita leslie feist'ı, komple stars grubunu, do make say think ismindeki muazzam sonic narrationcıları ve daha bir çok müzisyeni, ki bunlar arasında kemancılar, çellistler ve hatta repçiler de vardır, barındıran, 2008 yılında türkiye'mizi de ziyaret etmiş bir ekiptir.

dediğim gibi broken social scene'i ben kırmış olabilirim. alkollüydüm, serdar ortaç dinledim. kurt vonnegut, işe yarıyorsa dokunma demişti. çalışan bişeye dokunmamak lazım. bozuyorsunuz sonra. kaçınılmaz.

bu tişört yeşil bir tişört. iran'da yeşil giyinmenin göz altına alınma nedeni olduğu bi dönem vardı. hatırlayacaksınız. oylar çalınmıştı. kız kardeşim neda öldürülmüştü. tahran'da sinirlenirsem herkesi dövebilirmişim gibi gezdiğim günlere denk gelir bunlar.

bir ülkede yabancı olmanın en keyifli yanı, bin bir türlü yalan söylemenize müsaade edilmesidir. mesela azadi kulesinin dibinde, isfahandan getirilmiş muazzam mermerlerle kaplanmış kıvrık sütunlara hayran hayran bakarken yanıma yaklaşan kuran satıcısına, hristiyan olduğumu söylemiştim. bu nedenle yeşil tişörtümle dolaşırken bir devrim muhafızına rastlarsam, tek diyeceğim şey, türk olduğum ve bundan başka da temiz tişörtümün kalmadığı olacaktı.

broken social scene tişörtüm, kazakistan'da striptiz kulübünde de üstümdeydi. sonra bi ara üstümden çıktı. sonra bi daha üstümdeydi. bu kısmı sallayın. bu tişört gerçek bisepsler, trisepsler görmek isteyen polonyalı kızlar için bir kez daha üstümdeydi bu sefer. bazı yurtiçi görevlerinde de kullandım kendisini.

broken social scene tişörtleri konusunda diyebileceklerim bunlar. müziğinden bahsetmem gerekirse biraz, kendileri için notasal yara bandı diyebiliriz sanırım. yaralarımız pazar ve bayram günleri de açık olduğu için, zaman zaman kanayınca ufaktan ufaktan hafif dozlar halinde bss veriyorum bünyeye.

efenim, özenebileceğimiz düzeyde anti-militarist, human rights, gay rights, women rights, labour rights bildiğiniz ne kadar rights varsa hepsinin savunucusu sözleri, enstrümantal anlamda dolu melodileri ve salinger-vari bir anlayışa sahip müzikal portresiyle broken social scene alayına gider!

2008 senesinde türkiye'deki konserlerinde de, bana biraz hollywood olma imkanı sağlamışlardır.

-----------

wearewinningdontforget hollywood olma basamakları

- "yukarı kahve içmeye gelmez misin" sorusuna evet cevabı ver. (yapıldı - kahve içildi - kız "edward shearmur" ile tanıştırıldı - sigara içildi) (edward shearmur, bir müzisyendir)
- bir kıza "konsere iki biletim var. benimle gelir misin" diye sor. (yapıldı - kabul edildi - konser bss konseriydi - double combo super mega bonus puan)
- "suratıma ilk kez silah doğrultulmuyor" cümlesini kullan. (yapılmadı - bir kez tutuldu, cümleyi kullanmak için ikincisi bekleniyor)
- hey, burada bir kahve bulabilmem için ne yapmam gerekiyor ha? (yapılmadı - kahve sevmem)

---------------

neyse, bu konsere benim için o dönemler özel olan bir kız ile gitmiştik. o dönemler özeldi de şimdi değil mi diye soracak olursanız, hayır derim. e o zaman diyeceksiniz ki, demek ki o zamanlar da özel olmasının bir değeri yok. haklısınız. katılıyorum. yani aşklar bitiyorsa, neden aşık olmakla övünelim? özel olan şey sonsuza kadar özel kalmayacaksa, bağırmayan taraftar gibi siktirsin gitsin.

yine de güzel bir anıydı. onunla gittiğim için memnunum. başka bir şansım olsaydı, yine onunla giderdim. bu kesin.

kalbimde büyük yeri olan bu grup dağılsa da, içimi rahatlatan bir şey var. zaten grup, bir sürü grubun birleşmesiyle oluşan bir gruptu. arkadaşça tekrar geri bölünmeye karar verdiler. birbirleriyle müzisyen alışverişini sürdüreceklerdir. sadece artık koca sahnede 15 kişi müzik icra etmeyecekler.

sizleri grubun en sevdiğim şarkısıyla baş başa bırakmak isterim. şarkımızın adı 7/4 (shoreline). adının 7/4 olmasının nedeni, batı müziğinde pek rastlanmayan 7/4 aksak ritm kullanılması. başka 7/4 kullanan var mı bilmiyorum. bi arkadaş led zeppelin var demişti. ama atıyo da olabilir.

güle güle broken social scene. "broken boys look good sitting on their shores" dedin ya bu yüzden izmir'i bırakamıyorum ha. yoksa deniz görmeden de yaşarım ben.

http://www.youtube.com