bana yalan söylediler şarkısını yeniden hit oldu bir film marifeti ile. ama marifet bana yalan söylediler demek değildir. marifet sana yalan söylediler demektir.

baştan başa tekrar çalan bir şarkının sözüdür bu. o malum filmde geçer. biraz unutulsun izleyeceğim. ama kesinlikle şimdi izlemeyeceğim çünkü herkesin yaptığını yapmama, mersin'e giderken tersine huyum var.

sahi ya, bir cümle millet koşa koşa herkesin yaptığını yaparken sonuçları ayvayı yemek olan bir yola giriyordu alamanyada. farklı olan dünya dönüyor diyenler ise sürgündü. pasaportsuz ordan oraya sürükleniyordu.

cezaevleri onlar için bir timeout idi. bunu erich maria remaurge söylüyordu bana. siz de söylemiştir. farklı kimliklerde bu knoular hakkında nice kitaplar yazmıştır. mesela insanları seveceksin de başlayan macera lizbon'da bir gece ile derinleşmiş ve tedirgin hayyatta menzilde olanları bitenleri anlatmiştı. evveliyatı batı cephesinde yeni vukuat yok ile temellenmiş ara fon olarak 1 doların 4,2 trilyon mark olduğu zamanları anlatmıştır siyah anıtta. siyah anıt ki diğer ismi boşa geçen gençliktir.

tamtamlar paramparça oluyor. kimileri yok yahut var.

eninde sonunda egolara esrik düşmüyor muyuz?

kimisi calimero olup ama haksızlık bu diyor kimisi ise yoklukluklarinı varmış gibi lanse ediyor.

bazılaı mitolijideki sandalcıya kazık atip geri dönüyor ama belediye baskanlığı yaptiği ahalinin bağkurdan emekli olmayı bekleyip olamadan kuyruğu titrettiğini görüyor.

kader diyemem ben kendim etttim demekse kader diyemezsin sen kendin ettin diyip suçu başkalarına atanlar tümen tümen.

rüyalarimzda mi yasiyoruz hakikatte mi belli değil.

gerci rüyalarimiza dur demek için elimizden geleni o kadar cok seyler yapiyoruz ki. uçmak istiyoreuz ama gerceklik tasina sariliyoruz.

soruyorum size gercek nedir? yanilsamalar bir gercek midir? bunlara dayanarak bir ömür gecirmeye ne denir?

bence sabaliktir, 2*2=4 denklemine siğinip her seyi anlamaya calişmak.

nedemiş cenap sahabettin;

her zenginlik düşman yaratır;
fikir zenginliği hepsin çok

o halde düşmanları catlatmak için fikirlerimizi zengin yüzümüde ise bana bir bok yapamazsin aldirmaz gülümsemizi muhafaza etme dileği ile derim ve sahneden çekilirim.

buu yazının meali mi ne? illa da bir sebep mi gerekir. varsayin ki ben schwartz'im lizbon limaninda siz gemiye binmek istiyorsunuz. ben size bir bileti vereceğimi söylüyorum ama karsiliğinda benim anlattiklarimi dinleme karsiliğinda. öyle farz edin efendim.

hadi entryi bir şiirle bitirelim. ahmet kutsi'den geliyor;

besbelli

besbelli ölümüm sabahleyindir,
ilk ışık korkuyla girerken camdan.
uzan baş ucumda perdeyi indir,
mum olduğu gibi kalsın akşamdan.

sonra koş terlikle haber vermeye,
'kiracım bu sabah can verdi' diye.
üç beş kişi duysun ve belediye,
beni kaldırmaya gelsin odamdan.

evden çıkar çıkmaz omuzda tabut,
sen de eller gibi adımı unut;
kapımı birkaç gün için açık tut,
eşyam bakakalsın diye arkamdan.