uzakdoğu sineması'nın son yirmi yıldaki medar-ı iftiharlarından çinli yönetmen wong kar wai'nin, çekildiği 1994 yılında tüm bütçesini silip süpüren zamanın külleri,sırf kendisiyle çok yakın bir zamanda çekilen 'küçük bütçe harikası' chungking express'in bir nev'i müsebbibi olmasından ötürü bile benim için ayrı bir yere sahipti izlemeden evvel.izledikten sonra da bu yerini kaybetmemiş olduğunu söylemeliyim.
wong kar wai'nin diğer filmlerinden farksız olarak aşk temasına yer veren lirik yapıya sahip bir film zamanın külleri.bununla beraber hikayenin antik çin zamanında geçiyor oluşu nedeniyle kaçınılmaz olarak epik de biraz işin içine dahil oluveriyor ve kurosawa epikliğiyle,wong kar wai lirizmi omuz omuza vererek masalsı ve destansı bir harika yaratıyor.fakat bir dengeden bahsetmek çok mümkün değil ; zira wong'un (muhteşem bir estetikle sunduğu dövüş sahnelerine rağmen) vazgeçilmezine yani lirizme alışıldığı üzere iltimas geçtiği de bir gerçek.
hikayenin başkahramanı ve aynı zamanda da anlatıcısı olan quyang feng,namlı bir savaşçı olma uğruna sevdiği kadını geride bırakıp şanı aşka tercih ederek yollara düşmüş bir kılıç ustasıyken,nasılsa bir gün döndüğü 'beyaz deve' dağında kadını abisiyle evlenmiş bulur.beyaz deve'yi terk edip,çölde bir 'çözümcü' olarak inzivaya çekilen quyang, para karşılığında insanlara çözümler sunduğu bir yaşam sürdürmeye koyulur.çözümleriyse elbet ki çoğu kez intikam derdine deva öldürmelerdir.ancak bir devacı olarak kendi derdine devası yoktur gelin görün ki.geçmiş,'geçmiş' de olsa hafızada hayaletleri dolaşmaktadır,çöldeki meşgalesi quyang'a eskiyi unutturmada etkisizdir,anımsatmada ise son derece acımasız bir etkililik gösterir.prensesinden köylüsüne,dövüşçüsünden kör kılıç ustasına dek karşılaştığı her türden insan quyang için yalnız bir müşteri yahut konuk değil aynı zamanda ve hatta aslında birer nedamet kaynağıdır,geçmişin hatalarıyla yüzleşmedir.geçmiş 'geride kalmış olan' olsa da,her gelen insanla,her geçen günle beraber külleri alevlenir.
zaman geçer,külü kalır.
wong kar wai sinemasına az biraz aşina olanlar bilirler,onun karakterleri unutamazlar ki zaten unutmak istedikleri bile şüpheli olduğundan kısa yoldan 'unutmazlar' demek daha yerinde olur.geçmişin bu kadar söz sahibi olduğu zamanın külleri,en az kendisi kadar 'bir zamanlar yaşananların ya da yaşanamayanların' hatırlanmasının getirdiği sorumluluk ve hüznü ön plana çıkaran bir başka wong kar wai filmi 2046'ya çok yakın duruyor bu yönden.2046'da bay chow ilişki yaşadığı her kadında eski aşığı su li zhen'i bulduğunun farkındadır,kaldığı oriental otel'deki odanın yanı başındaki 2046 numaralı odanın kendisi için bir geçmişe yolculuk noktası olduğunun da.ancak tüm bunlara rağmen şikayeti yoktur,geçmişe kendi ayağıyla gider. ya da chungking express'deki kendisini terk eden kız arkadaşı may'i unutmaya niyeti olmayan he zhiwu'nun, öyle ki çok sevdiği ananas konservelerinin hep son kullanma tarihi 'mayıs' olanlarından bir dolu alacak kadar tuhaf bir abartıya kadar işi götürmüş olması da benzer türden saplantılı bir geçmişe bağımlılıktır.bay chow,ya da he zhiwu gibidir quyang feng de, baharları doğudan gelen ziyaretçisinin getirdiği unutkanlık şarabını içmeye yanaşmaz.şarabın etkisine inanmadığını söylese de biz açığa vurduğu çaresizlikten ziyade saklı bir unutmama isteğinin onu bu eyleme yönelttiğinin bilincindeyizdir.
evet,filmde de denildiği üzere: "insanların sorunlarının kökeni hafızalarıymış." soruna çözüm iddiasındaki hafıza kaybettirici şaraptan tatmayan çözümcü quyang feng sorunuyla yaşamaktan şikayetçi değildir belli ki, hafızasının acıtıcı getirileri kabulüdür.öte yandan geçmişin ağırlığının tek altında kalan da o değildir.kendisinin eski,abisinin halihazırdaki kadını da en sevdiği insanla yani quyang'la geçirmemiş olduğu gençliğine hayıflanır.quyang'ı aşkını itiraf edemeyecek kadar zararlı bir 'gurur'a kapılmış olmakla suçlasa da, quyang'ın kendisini 'onunla evlenmeye dünden razı' düşünmesi ihtimalinin kızgınlığına kapılıp onun abisiyle evlenerek en az suçladığı kişi kadar tehlikeli ve kör bir gurura teslim olmuştur kendisi de.geçmişi anımsamayı asıl ıstırap verici kılan da işte bu hata ve tercihlerimizdir.gün gelir zayıf insanoğlu tahammül sınırının aşımı hissiyle bir bitikliğe savrulur,o anda vaktiyle elinin tersiyle itmiş olduğu çözüm bile anın etkisiyle cazip hale geliverir.ün hedefleyen tutkulu dövüşçü hung chi'yi karısıyla el ele yollara düşmüş gören quyang geçmişte 'kendisinin yapamadığı' gözüne sokulduğunda sarsılır,pişmanlığını doruğa çıkaran bir 'kara haber' i de almasıyla tükenikliğe geçmesi ve öncesinde bir yudum almadığı malum şaraba sarılması bir olur.
(spoiler: fakat o ana dek gözümüzde mistik bir deva olarak cazibesini koruyan bir testi şarap çözümden eser barındırmayan etkisizlikten başka bir şey göstermez.)
film de zaten o anda sözünü söyleyerek acıya ve pişmanlığa çarenin bir tür *(*geçmişe) vefalılık olduğunu vurgular:
"bir şeye sahip olamadığında yapacağın en iyi şey onu unutmamaktır."
işte o zaman wong kar wai karakterlerinin neden asla unutmadıklarını daha iyi anlarız.
wong kar wai'nin diğer filmlerinden farksız olarak aşk temasına yer veren lirik yapıya sahip bir film zamanın külleri.bununla beraber hikayenin antik çin zamanında geçiyor oluşu nedeniyle kaçınılmaz olarak epik de biraz işin içine dahil oluveriyor ve kurosawa epikliğiyle,wong kar wai lirizmi omuz omuza vererek masalsı ve destansı bir harika yaratıyor.fakat bir dengeden bahsetmek çok mümkün değil ; zira wong'un (muhteşem bir estetikle sunduğu dövüş sahnelerine rağmen) vazgeçilmezine yani lirizme alışıldığı üzere iltimas geçtiği de bir gerçek.
hikayenin başkahramanı ve aynı zamanda da anlatıcısı olan quyang feng,namlı bir savaşçı olma uğruna sevdiği kadını geride bırakıp şanı aşka tercih ederek yollara düşmüş bir kılıç ustasıyken,nasılsa bir gün döndüğü 'beyaz deve' dağında kadını abisiyle evlenmiş bulur.beyaz deve'yi terk edip,çölde bir 'çözümcü' olarak inzivaya çekilen quyang, para karşılığında insanlara çözümler sunduğu bir yaşam sürdürmeye koyulur.çözümleriyse elbet ki çoğu kez intikam derdine deva öldürmelerdir.ancak bir devacı olarak kendi derdine devası yoktur gelin görün ki.geçmiş,'geçmiş' de olsa hafızada hayaletleri dolaşmaktadır,çöldeki meşgalesi quyang'a eskiyi unutturmada etkisizdir,anımsatmada ise son derece acımasız bir etkililik gösterir.prensesinden köylüsüne,dövüşçüsünden kör kılıç ustasına dek karşılaştığı her türden insan quyang için yalnız bir müşteri yahut konuk değil aynı zamanda ve hatta aslında birer nedamet kaynağıdır,geçmişin hatalarıyla yüzleşmedir.geçmiş 'geride kalmış olan' olsa da,her gelen insanla,her geçen günle beraber külleri alevlenir.
zaman geçer,külü kalır.
wong kar wai sinemasına az biraz aşina olanlar bilirler,onun karakterleri unutamazlar ki zaten unutmak istedikleri bile şüpheli olduğundan kısa yoldan 'unutmazlar' demek daha yerinde olur.geçmişin bu kadar söz sahibi olduğu zamanın külleri,en az kendisi kadar 'bir zamanlar yaşananların ya da yaşanamayanların' hatırlanmasının getirdiği sorumluluk ve hüznü ön plana çıkaran bir başka wong kar wai filmi 2046'ya çok yakın duruyor bu yönden.2046'da bay chow ilişki yaşadığı her kadında eski aşığı su li zhen'i bulduğunun farkındadır,kaldığı oriental otel'deki odanın yanı başındaki 2046 numaralı odanın kendisi için bir geçmişe yolculuk noktası olduğunun da.ancak tüm bunlara rağmen şikayeti yoktur,geçmişe kendi ayağıyla gider. ya da chungking express'deki kendisini terk eden kız arkadaşı may'i unutmaya niyeti olmayan he zhiwu'nun, öyle ki çok sevdiği ananas konservelerinin hep son kullanma tarihi 'mayıs' olanlarından bir dolu alacak kadar tuhaf bir abartıya kadar işi götürmüş olması da benzer türden saplantılı bir geçmişe bağımlılıktır.bay chow,ya da he zhiwu gibidir quyang feng de, baharları doğudan gelen ziyaretçisinin getirdiği unutkanlık şarabını içmeye yanaşmaz.şarabın etkisine inanmadığını söylese de biz açığa vurduğu çaresizlikten ziyade saklı bir unutmama isteğinin onu bu eyleme yönelttiğinin bilincindeyizdir.
evet,filmde de denildiği üzere: "insanların sorunlarının kökeni hafızalarıymış." soruna çözüm iddiasındaki hafıza kaybettirici şaraptan tatmayan çözümcü quyang feng sorunuyla yaşamaktan şikayetçi değildir belli ki, hafızasının acıtıcı getirileri kabulüdür.öte yandan geçmişin ağırlığının tek altında kalan da o değildir.kendisinin eski,abisinin halihazırdaki kadını da en sevdiği insanla yani quyang'la geçirmemiş olduğu gençliğine hayıflanır.quyang'ı aşkını itiraf edemeyecek kadar zararlı bir 'gurur'a kapılmış olmakla suçlasa da, quyang'ın kendisini 'onunla evlenmeye dünden razı' düşünmesi ihtimalinin kızgınlığına kapılıp onun abisiyle evlenerek en az suçladığı kişi kadar tehlikeli ve kör bir gurura teslim olmuştur kendisi de.geçmişi anımsamayı asıl ıstırap verici kılan da işte bu hata ve tercihlerimizdir.gün gelir zayıf insanoğlu tahammül sınırının aşımı hissiyle bir bitikliğe savrulur,o anda vaktiyle elinin tersiyle itmiş olduğu çözüm bile anın etkisiyle cazip hale geliverir.ün hedefleyen tutkulu dövüşçü hung chi'yi karısıyla el ele yollara düşmüş gören quyang geçmişte 'kendisinin yapamadığı' gözüne sokulduğunda sarsılır,pişmanlığını doruğa çıkaran bir 'kara haber' i de almasıyla tükenikliğe geçmesi ve öncesinde bir yudum almadığı malum şaraba sarılması bir olur.
(spoiler: fakat o ana dek gözümüzde mistik bir deva olarak cazibesini koruyan bir testi şarap çözümden eser barındırmayan etkisizlikten başka bir şey göstermez.)
film de zaten o anda sözünü söyleyerek acıya ve pişmanlığa çarenin bir tür *(*geçmişe) vefalılık olduğunu vurgular:
"bir şeye sahip olamadığında yapacağın en iyi şey onu unutmamaktır."
işte o zaman wong kar wai karakterlerinin neden asla unutmadıklarını daha iyi anlarız.