aslında çok söze gerek yok. güzelliğe dair birkaç şey söyleyip bırakacağım. dışarıdan bakılınca "venüs mü desem afrodit mi/ eli yüzü düzgün bir içim su" gibi görünen ama dibine çökmüş tortular, ağzını açar açmaz tüm suyu bulandıran ve içilmez kılan 'su'lardan söz ediyorum.

sahip olduğu -ki o da seçme şansı olmayan, doğumla kazandığı bir özelliktir- tek sermaye güzellik olan kızlardan/kadınlardan söz ediyorum. kendini geliştirme gereksinimi duymayan, hz. muhammet'in "iki günü bir*(*aynı) olan zarardadır" sözünü belki duymamış, belki de ilke edinmemiş, beğenmemiş, burun kıvırmış ("böyle yapınca biraz çirkinleşiyorsun ama") herkes, cinsiyeti ne olursa olsun; bana uzak olsun! leş bile değerlidir bu minvalde. çünkü çevresinde sırtlanlar, akbabalar vardır. bu tarz kadınların çevresinde de, 'erkekler' vardır. "canım onlar ne yapsın, o şekilde kabul görüyorlar demek ki, ihtiyaç duymuyorlar gelişmeye". gelişmeyi, başkalarına yaranmak için katlanılan bir yük olarak görenlerin zaten bu meseleye eğilmeleri bile yüklerini çoğaltmaktan başka işe yaramaz. gidin, sevgilinizi kolunuza takın, bebek'te üj-bej tur atın; olmadı bi de tiyatro yapın (olmaz tabi, 'sinema yapmak' gerek). ne diyordum ben? "gördüğün(üz) gibi çok unutkanım..."