başlık anket görünümlü olsa da, değil. uzun görünse de, bayma ihtimali yüksek gelse de, aşmış kucuk iskender şiiri.

bir elmanın armuda dönüşebildiği yıllardı
çocukların bir azarla arızalandığı yıllar,
yağmurlardan söz ederlerdi
aynalar emziren kadınlardan söz edercesine,
-küskün kır çiçekleri ölümcül bir talihsizlikti-
örneğin d'evrim'ci, örneğin 'güz'el
sözcükler büyüydü
sözcükler düğümdü
gökçekimine maruz martılarla gelirdi akşamüstü
o martılara takılıp giderdi sevinç ve huzur,
aşkın soyadı intihardı
yaşamın soyadı yorgunluk,
yeryüzünden militanlara, haklı şelaleler akardı.

bir elmanın armuda dönüşebildiği yıllardı
sokakların kahkahayla kırılıp ağladığı yıllar
askere giden delikanlının yüzü gibiydi sevişmeler
teskere almış bir delikanlının gözleri vardı yataklarda
ters dönmüş bir tırnağın ağrısını duyardık konuşurken
susmuş bir kuş rengi o kahverengi fotoğraflarda
yarım bırakılmış bir şiirden söz ederlerdi
bıçaklanmış komiserden söz edercesine,
-suyu kimse suçlayamazdı-
-su, çok çözümlü bir cebir sorusu-
bir kedi ansızın kendini tırmalardı

bir elmanın armuda dönüşebildiği yıllardı
bir diş doktoru bütün dişlerini çekerek ölebilirdi
yani o kadar zor bir zamandı
herkesin saati vardı ve ölüm arta kalandı
biri fıkra anlattı mı - açık saçık bir şeydi-
biri fıkra anlattı mı - abartısız gülüşülürdü-
soluk bir serinlik serilirdi ortalığa

ud çalan oğlandan haber getirmişti tüm ömürler
o ömürler, defol denmiş ölü postacılar gibi
o ömürler tay kokardı, sıpa kokardı, ten kokardı
korkardım seni özlediğimi itiraf etmekten
korkardım işte, bana ne korkardım
-yunus koleksiyonu yapan ipek bir öğretmendim
dersimin adı: ölmek istemiyorum psikolojisi
artık ayaklansak burjuvazisi
öğrencilerim ise: toprak ve ruh, eylem ve sis-
o kızlar boklu sakız çiğnerken
o yoldaşlar savaşır ve hüngür hüngür ağlardı

bir elmanın armuda dönüşebildiği yıllardı
hatırlarsın, senihanın çocuğunu düşürdüğü yıllar
seniha bir hoş hatıranın lakabıydı
hem insan kendisi ile ne kadar barışık kalabilir
televizyonda gökkuşağı belgeselleri
okul kaçamakları belgeselleri yayınlandığı yıllar
ellerin dudaklarla pastanelerde buluştuğu yıllar
dizlerin titrediği, dizkapaklarının kanadığı yıllar
o yıllar, hatırlarsın

bir piyano çalmıştık gece yarısı mezarlıktan
beyaz tuşlar devrim sabahıydı,
siyah tuşlar kaybedilenler
ve chopin koymuştuk beslediğimiz kedinin adını
chopin aşağı chopin yukarı
yani kedilere asansör muamelesi
velakin mondros mütarekesi yürümüştük
ne kadar güzeldi mustafa kemal
sen de severdin hatırlarsın

bir elmanın armuda dönüşebildiği yıllardı
sağanaklardan söz ederlerdi
bir gazetecinin fotoğraf makinesini kırarcasına,
küçük odamızın pencereleri günlük gazetelerle örtülüydü
-köşe yazarımız: hüzün, magazin ekimiz: umut
yerdeki kilimi bir ayrılıkta yakmıştın
buğulu bir ahu gözü müydü o delik, bir hain gözü ?

duvarlarda ütopyamızın posterleri
ve çocukluğunda bir çete reisiyken
giydiğin eldivenin teki
çitlembik kokardı hala
tay kokardı, sıpa kokardı, ten kokardı
korkardım sana sevdiğimi itiraf etmekten
korkardım işte, bana ne, hayata ne, ölüme ne
bir annenin babanın kurbağaya dönüştüğü yıllar
sen bana küçük prens derdin ben sana benerci
sen bana mayakovski ben sana che
sen bana werther ben sana tom sawyer
hem insan kendisi ile öpüşebildikçe artardı
yani o kadar zor bir zamandı
sözcükler büyüydü
sözcükler düğümdü
hatırlarsın
suyu kimse suçlayamaz

kimi sesler kimi sesleri gizlerdi özünde
kimi yüzler kimi yüzleri istemsizce,
doğada tık halinde bir dinginlik vardı
yaradılışımıza katılmış bir ikonanın varlığı
renklerimizi, davamızı rahatsız ederdi
ev sahibemiz: tanrının ta kendisi
kasvetli şey, alışılmış şey, silik şey
göğüs kafesimize takılmış bir broş
değildi yüreklerimiz
allahın her günü sevdalarla dolar dolar boşalırdı
bir elmanın armuda dönüşebildiği zor yıllardı

duydum ki
armut ihraç ediyormuşsun mut dışına
bense, elma topluyorum yine
komşu bahçedeki darağaçlarından.