kelimeler dünyayı mahvediyor. kelimeler birbirimize işkence etmemize neden oluyor. kelimeler tanımlıyor, yaftalıyor, asıyor, kesiyor. nihayet pişman olup af diliyor. ummanda bir damla olmak istiyor. kurumuş bir dudağın çatlağından akıp gitmek istiyor, bazen.

deli! sana sadece kelimelerle işkence etmediler biliyorum. ama içimdeki su birikintisini senin 'kelimelerin' bulandırdığından dudağına ferahlık vermeyeceğini bilsem de kelimelerimle feryadın olmak istiyorum. asıl isteğim; kelimelerim sana işkence edenlerin başlarına gazap olsun. esip savurayım; yakıp kavurayım! ama olmuyor deli; öfkem suskunluğumu çağırıyor. korkağın biriyim ben.

**

üç klasik hikaye vardır.

ya sevdiği kızı vermemişlerdir. ya çok okumaktan yemiştir kafayı. ya da götürmüşlerdir ve gelmiştir. böyle gelmiştir.
allah vergisi başka yetileri kaybedenlere ahlayıp vahlayanlar aklına yitirenlerle -daha çok- dalga geçerler. onları söyletmek oynatmak eksikliklerini gözler önüne sermek nasıl zevkli bir şeyse! belki de bu büyük kaybın yasını tutmak mümkün değil. o yüzden eğlenerek bu herkesin başına gelmesi muhtemel trajediyi komedileştiriyorlar. neyse, anlatmak istediğim toplumun deliliğe bakışı ya da delirme nedenleri değil. ben seni anlatmak istiyorum.

sen bir evin yan komşususun. odan benim yattığım odayla yanyana. ara ara geceleri bağırıp çağırırmışsın. ağza alınmayacak küfürler savururmuşsun. duvarları yumruklamaktan yorgun düşünce, ağlamaya verirmişsin. ağlayıp sızlaman bitince kendini yine konuşmaya verirmişsin. ta ki bitkin düşesin. bir gece sana kulak misafiri oldum. ilkin küfretmeye başladın. ağza alınmayacak küfürler uykumun en tatlı anlarını bölüp duruyordu. 'allah belanı versin aynıları sana o. çocuğu derdin ne senin' diye sayıp söverken ben, susuverdin. bu sefer hıçkırıklarla bölünen bir ağlama sesi gelmeye başladı. 'yapmayın, vurmayın' diyorsun. arada seçebildiklerim bunlar. ağlaman öyle içli ki, duvarları yıkıyor. anladım ki sen gece yarısı karısını döven sarhoş ya da afyonunu patlamış herhangi bir manyak değilsin. sen 'derdin ne?' sorusunun ve herhangi bir küfrün muhattabı olamayacak kadar masum ve muafsın. iyi de aklın hangi kuşun kanadında uçtu. seni deliliğe, deliliğini de evine hapsetti?

gece uykumu çalıp, beni korkutup dehşete düşürdün. sonra merağa. eyvallah! belli ki üç deli hikayesinin sonuncusu seninki. seksenli yıllar. seni götürüyorlar. eziyorlar, dövüyorlar ve her ne yapıyorlarsa aklından ediyorlar.

düşünce suçlusu deli nazmi'nin hikayesinin ayrıntılarını duyunca yeni birşey öğrenmiş olmadım. tanıdık geldi. ama hikayenin trajik sonuyla böyle canlı yüzleşmek;bir örümcek zihniyetin, bir darbenin, bir vahşetin yarattığı trajedilerin gerçekliğinin bir gece yarısı kapımı çalması hiç tanıdık değildi. içimi acıttı, öfkemi kabarttı.

şimdi aklıma gelen en insaflı ceza darbe emeklisi ressam bozuntularına senin portrelerini yaptırmak, kulaklarına tek ses olarak senin feryatlarını vermek. ama senin onların pişmanlıklarına ihtiyacın yok değil mi?