birbirini çok seven aşıkların ayrılıp da, bir zaman sonra ilişkilerine yeniden başlamalarına her zaman haset(pardon) hayret ile bakmışımdır. onlardan olamadım hiçbir zaman. biten biter, geride kalan dalgasına bakar. bana böyle olur hep. neyse yeniden başlamanın bence en sığ örneği bir ilişkiye ''yeniden başlamak''tır. bundan bahsetmeyeceğim.

hayatım bıraktığım her şeye yeniden başlamakla geçti. aşk adamıydım; baktım olmuyor, hovardalığa vurdum kendimi. sonra sıkıldım, tekrar mecnun tribine girdim. galatasaray'ın uefa kupasını aldığı, avrupa'da first class olduğu senelerde futbol manyağıydım. cimbom nekahat dönemine girdiğinde futbolla alakamı çoktan kesmiştim. yaklaşık bir yıldır(avrupa şampiyonası da sağolsun) tekrar eski günlerime dönmek üzereyim. aklıma championship manager oynadığım günlerim geliyor tekrardan. torres'leri falan kimse bilmezken, götümü yırtıp transfer ederdim menajeri olduğum takıma. heyecanlanıyorum yeniden.

lise yıllarım ahmet kaya dinlemekle geçti. üstadın, hala da memleketin yetiştirdiği en büyük yorumcu olduğuna inanırım. serdar ortaç'ın çelebi mehmet kesildiği o kara günden sonra daha fazla dinledim inadına. gayri-resmi bir yasağa tabi tutulduğu günlerde dayımın panelvanında rakı-balık yapmaya giderken son ses kum gibi çalardı arkada, gözümüz radarda; duyarlarsa ne olur telaşındayız. sonra hayatını müziğe armağan etmiş komşum hakan abi ile başlayan sohbetler neticesinde müzik dünyam genişlemeye başladı. artık marcus miller'lar, victor wooten'lar, steve smith'lerden bahseder olduk. ahmet kaya'yı unutmuştum.

ilk sigaramı hatırlıyorum. samsun 216. izmir dönüşü, evde kimsenin olmayışı, şeytanın kulağıma üfürüşü... sonra defalarca bırakışım geliyor aklıma. ''olm anestezi problemi yaratıyor ameliyatlarda, içmeyeceğim artık'' deyişlerim... tekrar başlarken sigaraya, meret o ilk samsun'dan aldığım keyfi bahşediyor tekrar bana. bilerek yapıyor, nefsimi okşuyor yeniden namussuz.

üniversitenin ilk senesi. taksim'de sürtüyorum artık. sabahı, akşamı, gecesi yok. tünelden tut, tarlabaşına kadar her tipten ahbabım var. cihangir desen; müdavimi olmuşum yokuşun. param da var cebimde, takılıyorum. kuru sulu karıştırdığım oluyor. midem götümde, keyifler gıcır. jimmy hendrix hippiliği benimkisi. cihangir'de sokakta şarap da içiyorum, fransız sokağında chez sakman'da müzik de dinliyorum. duruluyorum birkaç sene sonra. mevlana'ydı, imam rabbani'ydi; her türlü sofudan sufiye kadar, üstadların kemalatlarından eşsiz lezzet alıyorum. cuma namazı vakti yarı çıplak bira yudumladığım günlerden, sabah namazını kaçırmadığım günlere erişiyorum. içki kalmamış, kuru bazen. huzurluyum, karı kız yok. birkaç öpücükten birşey çıkmaz!

sonra günah işlemek istiyor nefsim. elime bir bira tutuşturuyorlar. itiraz etmiyorum. yine o ilk günkü tad! buz gibi, yakıp geçiyor boğazımı. gözlerim hafif kızarmış, keyifler gıcır! tekrar arabesk moddayım. eski sevgililer geliyor aklıma, hangisini arasam acaba? bilemiyorum. arkada ahmet kaya çalıyor, tekrar başa dönmüşüm. bugün pink floyd dinlemek istemiyor canım, ezan okunuyor dışarıda. benim elimde bira, nefsim tekrar eski haline dönmüş. biliyorum bu da sonlanacak birgün. eskiler yeniden ''yeni'' tadı verecek. o zaman orada olacağım.

yeni bir heyecan var hayatımda. itüsözlük diye birşey çalınıyor kulağıma. başta temkinli yaklaşsam da yazmanın büyüsüne kapılıyorum. yazdıkça, yazasım var. kapının önündeki duvarda otururken, aklım sözlükte. eve çıkıp; birşeyler karalıyor; tekrar iniyorum aşağı. kıymetli dostlar ediniyorum. hala beraberiz şükür. sonra birgün yaprak dökümü başlıyor. durduramıyoruz, herkes yavaş yavaş terk ediyor mekanı. ben biraz daha yazıyorum ama olmuyor. zira, yalnızlık beter şey! birgün eski dostların başka bir yerde (burası oluyor) olduklarını duyuyorum. ve yeniden başlamak iktiza ediyor. ilk günkü gibi heyecanlıyım tekrardan. hiçbir şey hayatımda sonlanmıyor; hep bir döngünün içerisindeyim. birşey bittiğinde yeni bir şey değil, yeniden bir şey başlıyor hayatımda. bunu seviyorum.