benliğim buharlaşıyor sanki. bense katı olan herşey buharlaşsın istiyorum.
tükenmiş kalemler, uçmayan uçaklar, bozuk kasetler hayal ediyorum.
üzülme atlatırız diyen şarkılar.
su bardağında çay içmeler,
çakmağı bulamayıp sigaradan sigara yakmalar,
ışığı söndürmeye üşenmeler.
sadece pekmez varsa pekmez ekmek yemeler.
uyanınca görmeler işte lanetler olsun, rã»yada görmeye uyumalar değil!
ucu bucağı olmayan beyaz sayfalarda denk gelememezliğin kesinliği var.
cümleler var, karmaşık ve yapışkan cümleler.
saçmalamanın kıyısında kalan, yanyana durmaya tahammül edemeyen utanç dolu kelimeler.
tek ortak noktaları diğerlerinin arasında sıkışmış olmaları.
bir harfleri büyük olsa baştan, yanlarında bir nokta olsa sondan kaçacaklarken aynı anlamsızlığa ortak olmaları.
oysa bugün. bir onbeşhazirangecesinde.
yaşlarımdan yirmibeşinde.
bir ürperme hatırlatıyor kendimi bana 'nazım' satırlarla.
on dokuz yaşıma bakıyorum
ağzında ham bir elmanın tadı dünya
on dördünde bir kız memesi sertliği avuçlarının içindeki
gözünde türkülerin boyu kilometre kilometre
ölümün boyu bir karış
ve haberi yok başına geleceklerin hiçbirinden
onun başına gelecekleri bir ben biliyorum
çünkü inandım onun bütün inandıklarına inanacaklarına
sevdim seveceği bütün kadınları
yazdım yazacağı bütün şiirleri
yattım yatacağı bütün hapislerde
geçtim geçeceği bütün şehirlerden
hastalandım bütün hastalıklarıyla
bütün uykularını uyudum görüp göreceği bütün düşleri gördüm
bütün yitireceklerini yitirdim
neticede tutunacak bir dal lazım insana.
meyve verir/vermez orası ona kalmış.
gün olur,
mutluluğu da yazarım buralara.
kim bilir?
nice yıllara!
tükenmiş kalemler, uçmayan uçaklar, bozuk kasetler hayal ediyorum.
üzülme atlatırız diyen şarkılar.
su bardağında çay içmeler,
çakmağı bulamayıp sigaradan sigara yakmalar,
ışığı söndürmeye üşenmeler.
sadece pekmez varsa pekmez ekmek yemeler.
uyanınca görmeler işte lanetler olsun, rã»yada görmeye uyumalar değil!
ucu bucağı olmayan beyaz sayfalarda denk gelememezliğin kesinliği var.
cümleler var, karmaşık ve yapışkan cümleler.
saçmalamanın kıyısında kalan, yanyana durmaya tahammül edemeyen utanç dolu kelimeler.
tek ortak noktaları diğerlerinin arasında sıkışmış olmaları.
bir harfleri büyük olsa baştan, yanlarında bir nokta olsa sondan kaçacaklarken aynı anlamsızlığa ortak olmaları.
oysa bugün. bir onbeşhazirangecesinde.
yaşlarımdan yirmibeşinde.
bir ürperme hatırlatıyor kendimi bana 'nazım' satırlarla.
on dokuz yaşıma bakıyorum
ağzında ham bir elmanın tadı dünya
on dördünde bir kız memesi sertliği avuçlarının içindeki
gözünde türkülerin boyu kilometre kilometre
ölümün boyu bir karış
ve haberi yok başına geleceklerin hiçbirinden
onun başına gelecekleri bir ben biliyorum
çünkü inandım onun bütün inandıklarına inanacaklarına
sevdim seveceği bütün kadınları
yazdım yazacağı bütün şiirleri
yattım yatacağı bütün hapislerde
geçtim geçeceği bütün şehirlerden
hastalandım bütün hastalıklarıyla
bütün uykularını uyudum görüp göreceği bütün düşleri gördüm
bütün yitireceklerini yitirdim
neticede tutunacak bir dal lazım insana.
meyve verir/vermez orası ona kalmış.
gün olur,
mutluluğu da yazarım buralara.
kim bilir?
nice yıllara!