yataktan ayrılıp yeni güne alışmam her seferinde olduğu gibi epey zaman alıyor. yeni güne ve ışığa alışmak hep zoruma gitmiştir. sanki benim esas vatanım uykuymuş da her sabah zorla ondan ayrılmak cezasına çarptırılmışım hissine kapılırım sık sık. kendim uyanırsam daha yumuşak geçer bu evre, ancak telefon, kapı zili, çocuk zırıltısı, tüpçü zevzekliği, seyyar satıcı işgüzarlığı marifetiyle gerçekleşirse hiç çekilmez bir hal alır durum. bir kere uyandıktan sonra da asla gözümü kapatamam yeniden. en azından bir sigara içerim ki vücut gece boyunca yoksun kaldığı nikotin miktarına yeniden kavuşsun. anti ageing uzmanları öptüm münasip yerlerinizden her birinizi.

banyoya gidip yüzümü yıkamak içimi buruyor, kendimi mutfağa atıyorum sakallarımdan damlayan klorlu su eşliğinde. yağı kurumuş köfte artıkları masaya sere serpe yerleştirilmiş tabakların köşesinde, kirli parmak izleriyle sağa sola dağılmış bardaklar, uçları kıvrık kömürleşmiş sönmüş kibrit taneleri, ezilmiş izmaritlerle dolu külden rengini yıllardır muhafaza eden cam kül tablaları, boş bira şişeleri, ağzı düğümlenmiş siyah naylon poşetlerden müteşekkil çöp torbaları ve tüm bunları beynime yerleştiren gözlerimden dışarıya akan sefalet kırıntıları. geçen aydan itibaren faturalarımı ödemekten vazgeçtim en sonunda, şimdi oturup ayda yediği faizi hesaplasam aklım feleğini şaşırır. diyorlar ekonomi iyiye gidiyor, doların yükselişi kesildi, reel faizler düştü, enflasyon dizginlendi, yalancının... ben çocukken de öyle derlerdi, bu sahneyi geçen yılda tekrarlamıştık, önceki senede. korkunç zevksiz ve üç beş mevzua sıkışmış sıkılgan hayatların ülkesi, doğumlarından itibaren kaderin pençesinde geleceğiyle avunan orient express yolcuları. osmanlının son zamanlarında şairlerimiz sokakta gördükleri çamurlu su birikintilerine dalıp memleketin ahvalini sayıp dökerlermiş bir bir. şair duyarlılığı, tavuk suyuna ekmek bulamacı. benimde pis bir mutfak tezgahım ve bulaşık suyu kıvamında gençliğim var. gel de iyiye yor o halde. ezcümle yenildik ey halkım, napolyon'un orduları kadar ezik döndük ülkemize karlar ülkesinin uçsuz bucaksız bozkırlarından. her çinliye bir tane satsam paranın .mına korum diyerek çin pazarına bodoslama dalan ağızlarda sakız bir şirketimizin iflas bayrağını göndere çektiğinden dem vuruyor tabloid gazetelerin ekonomi sayfaları. para kazanma hırsı, bir bok olma hırsı, ev alma hırsı, araba edinme hırsı, hırslı olmak hırsı. ve derdimi anladım ben, yaşama hırsım yeteri kadar yok benim. ırmağın dibinde sürüsünden ayrı yaşayan ve suyun dışarısına duyduğu özlemle hayatını devasa bir klozet kapağının üzerine düşmüş birkaç damla sidik parçasına bulamış, kıçından uydurduğu martavalları derin felsefi çözümlemeler sanıp kendini avuttuğunu varsayan küçük aptal balığı. abazalıktan eline patlayıp duran sefil. elektrik, su ve telefon faturalarını saymazsak borcu olmadığını iddia eden bir ucubeler kralı.
tümünü göster