"varoluştur her sorunun cevabı
benim sorunum ise var olmak. "

"yavuz"

1

biliyorum bu hüzün benim değil, ben değilim işçi pazarında kara lastik ayakkabı giyen ayakların sahibi, benim değil sokaklarda tahta parçası toplayan küçük çingene kızının, o tuhaf çimen yeşili kadife eteği. sahte duruş, naylon mücadele, yapay sahiplenme. ikiyüzlü piç! ne kavgam olmalıydı, ne kusurum. ben sadece huzurunu kaybeden bir afrika menekşesine vurgundum. bunlar çok fazla, her şey çok fazla. yıkılmamak için parasız, ekmek derdinden başka hiçbir şey düşünmeyen ve parmaklarından ucuz sigara eksik olmayan yoksul adamlar. yumruk atmaktan ve yenilmekten utanan yaşlı boksörlerin kederi ve bir o kadar zavallılığı ve harcanmışlığında, koca bir ülkenin yüzyıllardan süzüp getirdiği ancak daha öteye taşıyamadığı varoluşu. her gözümü açtığımda suratıma inen bir tokat gibi beni sarsan bir ortak kader yaşanmışlığı ve hüzün boy veriyorsa durmadan o ülkenin sokaklarında, ben uzaktaki seyircisiyim tüm bunların.

üşüyorum anne, ölümünle dünyamı buz kestin bunu biliyor muydun? ölüler her şeyi bilir değil mi? neden anne? duvarlara yumruk atıp ellerimi parçalamamı anlamıyorlar, içimdeki öfkeyi anlamıyorlar, çığlığımı, acıya ve kana duyarsızlığımı anlamıyorlar, beni uyuşturup duruyorlar. ayrı dünyaların insanıyız eyvallah, yormuyorum iyiye. ben de onları anlamıyorum, fikrimi soranda yok zaten. benim fikrim yok, yeşil kadife etek, kara lastik ayakkabı ve yaşlı boksör bir ruhum sadece. uyuma sakın, sakın gözlerini kapayıp karanlığa pencere açma. kaçıp her seferinde kendine zulmetme. neden ilk önce sigarayı parmağımızda unutup parmak derilerimizi yakarak delirmeye başlıyoruz? ve deli olma sevdalısı hoppa insanlar ile özentili, takıntılı salaklar güruhu, nereden bilecek bizim sonsuz acılar denizinde kıpırtısız durduğumuzu. kurumlar ve kurallardan örülmüş anne karnı sosyal güvenlik dairesinde yaşayıp giderken, sınırsız, sonsuz bir özgürlük aldanışına bunca övgü dizmek, zihnin olmayana değer yüklemesinden başka ne? pencereyi kapat, gelmesin. elbette ellerimi duvarda parçalayacağım, elbette sigara artıkları toplayacağım, elbette hepinizin değer verdiği her şeye tükürüp imzamı atarak kendimi ayrık tutacağım. bundan hiç zevk almayacak hatta ne olduğunu dahi anlamayacak kadar aklımı kaybetmedim henüz. bizim derecemiz yok, bir yelpazenin tüm parçaları o yelpazenin asli unsurudur. ben az deliyim, o zırdeli, şu sadece görüntü veriyor haybeye, bu ağzı açık ayran budalası, öyle dememeli, nasıl görünüyorsa o, yani sübjektif yani göreli.

bakıyorsun, sen baktıkça ben küçülüyorum, beni bakışlarınla eziyorsun, çiğneyip yutuyorsun, hazmedemeyip kusuyorsun sonra, işaret parmağını orta çağ cellatlarının paslı baltası gibi sallıyorsun üzerime üzerime ve sen bunu dudaklarında alaycı gülümseme ve az sonra unutup gideceğin dünyalı şapşallığın içinde yaparken, benim, seni öldürmenin binlerce çeşidini düşündüğümü ve bunu nasıl olsa da daha mükemmel bir biçimde uygulasam gibi planlar kurguladığımı bilmiyorsun. ne biliyorsun ki zaten, zavallı ruhun nasıl tatmin olur, hangi zafere imza attın? kazancın ne? kaderinin efendisi misin?
tümünü göster