tez 1: kabak, insanların yemesi için yaratılmış bir sebze değildir; hatta yaratılmış da değildir! gerçekler beşemel sosla sıvanmaz!

belki de beyaz bir yelkenli hayal ediyordum o an, bilemezsiniz [bilmemelisiniz] o kadar ki, hayal ettiğim yelkenlinin çevresinde destanlar peydah oluyor. size anlatmadım: hep v�in�möinenler, hep ilmarinenler... haşa dilimizde "h" harfi bulunmaz anımefendi, lütfen sahip çıkın boynunuza. yelkenlinin çevresinde adalar ve -siz sevmediniz- ada kuşları, haşa, aklımızda beyaz yok ve saçlarınız fazla mı ve bakışlarınız kolay mı bulanıyor beyazda? bunlar için bir çaremiz yok; keşke şiir sevseydiniz: beyaz.

tez 2: velev ki kabaktan yemek olduğu iddia ediliyor, tüm ailemin benden adam olmayacağı iddiaları geçersizdir!
bana kanmayınız, ben kendime inatla kanıyorum (bunu lütfen yazmayın), siz biraz daha küpeşte tarafında bir yerlerden soluk alın; n'olur bu kadar yaklaşmayın. tehlikeli oluyor bunlar ve yine de bilseniz ne çok kıpırtı, ne çok ığrıp, içimde ne fena serin, boynunuzu her öpüşümde, ama işte tacizleri affetmeyen gözlerinizde azıcık pişmanlık... söyleyemeyeceğim malumunuz, inatçı ve derin ve içtenliği kadar hep bizden bir yaz, tombullaşarak azıcık.

tez 3: havuç unla kavrulduğunda ve yenilebilir hale geldiğinde hakkındaki tüm iddialar geçersizleşir!
bazı ilkbaharlar orospu ruhludur, yağmur kadar aldanmayın -çabuk kurur- bazı ilkbaharlar en dağ manzaralı ve haricinde insanın tahmin etmeyeceği kadar kurtludur, siz lütfen saçınızdaki beyazı dağın eteklerine elenen bahar karlarıyla karıştırmayın -o benim yanılgım olsun, sadece bana ait. bir de bazen burnunuzun bir serçe kuşu kadar sevecen ve konuşkan olduğunu unutmayın. bir çiçek adı vardı, hatırlayacağıma söz verdim, ama siz de farkındasınız ben bir daha ne vakit karşılaşsam o çiçeğin aslıyla ona sizin adınızı vereceğim, lütfen botanik ve anatomi atlaslarında aramayın.

tez 4: kavrulmuş kıyma kendi başına güzel bir yiyecek, neden onu makarnaya katıp fırına sürüyoruz ki; bırakınız bütün teorik geçerlilikleri, kavrulmuş kıyma karşısında kendi adımı bile unutuyorum, beni o anlarda öpmeyin!
beyaz bir yelkenli dolaşıyor kimilerinin omuzları arasında, denize uzak ve yorgun denizden, sabahlar kurgulanır orada kimileyin gezinen ve sabahlar birlikte uyundukça yorgun, birlikte derin, birlikte rüya; yelkenliden bahsederken geliyor aklıma, umumi sayılmayacaksa biraz daha denizli anlatıyorum teninizden: bence balistik bir inceleme yapılmalı boynunuzda, ben aklımı yitirmeyeceğim -bu sefer kendimden emin- dünyanın bütün kavşakları hep tahmin edilmemiş noktalardadır.

11. tez: aşıklar şimdiye kadar hep kabakları yorumlamaya çalıştılar, oysa yapılması gereken onları değiştirmektir...
tümünü göster