dünyada ne kadar çok şiir var, değil mi? insanı şaşırtacak kadar çok şiir barındırıyor doğa. üst komşumun (we diyorlar) dediği gibi "kendisine şiir yazılan ne çok kız var. bunlardan habersiz ne çok kız var". şiirden habersiz ne çok insan var. ben şiiri sevecek kadar sevmiyorum, ama şiir her yerde. her şey bir ritmle salınıyor, kafamın için de bile öyle. evren kendi şiirini oluşturuyor. hani derlerdi ya önce söz vardı. ol dendi, oldu. alt komşum (z diyorlar) tam olarak olmasa bile "belki önce söz yoktu ama sözle başladı her şey. (inkar edemeyiz). herkes anlattığı kadar anlaşılsa dünya yada yaşam ne güzel bir kaos olurdu bir düşün" gibi bir şeyler söylemişti. kavramlardan sıyrılmış anlamlara dokunduğumuzu düşün, düşündüklerimizin gerçek yüzeyine dokunduğumuzu.elimi yüzünde gezdirdiğimi düşün, yüzünü avucuma aldığımı ve bunun gerçek anlamının "seni seviyorum" demek olduğunu. her yerde birilerine yazılmış bir şiir var. her yerde birilerinin yazdığı ayrı bir şiir var. okunmayı bekleyen yüzlerce ritm. olmayı bekleyen binlerce mucize. ol dedik! dedik mi hatırlamıyorum ama çok güzel niyetlendik, biliyorum. senden defalarca nefret ettim. nedenleri bende gizli, öyle gizlenmiş ki ben bile bulamıyorum. nefretin bile şiiri var. korku mu karıştı? mümkün ama bu gün değil, yarın da değil. şiir ve kaos. aynı payda. gülümse lütfen, dudakların şekil alsın, onlara bakıyorum tamda şu anda bu ekrandan. başka bir dünyadan. ayrı bir şiirden. yan komşumun (stil diyorlar) dediği gibi "paralel bir evrenden".