aynasını arıyordu sokakta cabbar. sigarasını çıkarttı. bir kibritle çekti içine. bir teneke gıcırtısı köşedeki boyası sökük duvarın önünden geldi. hayır. burada bütün evlerin rengi fluydu. bir kedi göz ucuyla önünden geçti.
suretini arıyordu cabbar. iriyarıydı. en çok köye gelen yabancı otomobillerin peşinden koşmayı seviyordu, otuz dört yaşında. hatta bu konuyla ilgili resmi bir raporu bile var.
kasabanın orta yerinde koca bir kamyon, pas lekelerini siliyordu kendi kendinin. yorgun olmalıydı. ya da tozlu.
aynasını arıyordu.
kamyonun tekerleklerinin dibinde eğleşiyordu çocuklar.
- bugün yok mu?
çevresine bakındı. kahveye girip çıktı. önce çarptığı sandalyeyi düzeltti. sonra masanın kareli, sigara delikli örtüsünü... rüstemo'nun çayından aldı bir yudum o görmeden.
koştu eve. merdivenleri ikişerli atladı.
camdan aşağı baktı buğusunu silip. dumanı üfledi bi kez daha. divanı kaldırdı. döşeğin altına baktı. tozlu camda saçını düzeltti. bıyıklarını taradı. dişlerinin kahverengiliğiyle anlık gülümsedi. şapkasını geçirdi kafasına.
aynasını arıyordu.
çocuklar seslendi:
- cabbar abi.
koştu yine. çalıların arasına gizlendi. kendince ördeklerin arasında süzüldü bahçeye. köydeki tek traktörün koca tekerlerinin arkasında düşündü. bir duman daha aldı. üfledi, öksürdü.
evin ikinci katına kavak ağacının gövdesine sarılarak çıktı. adımını balkona atmadan aşağıyı süzdü. sonra göğü. bu lacivert iyi değildi. son güneş gözünü aldı. camdan içeri daldı.
...
- abi o kovboyluyu aç.
sobayı yaktı. üfledi. kamyonun kasasının içini duman sardı. hep birlikte öksürdüler. yırtık pantolonları ve tozlu terlikleriyle yan yana dizildiler. birbirlerine bakındılar. çatlak ve bakımsız ellerini dizlerine dayadılar.
makineyi hazırladı cabbar. aynayı yerleştirdi.
"affet allah'ım hırsızlık malı..."
gaz lambasına üfledi. makine horuldadı. perdede koşuşturan atların ayakları kesik kesik göründü.
gülüştüler.
sigarasını çıkarttı. bir kibritle çekti içine. bir teneke gıcırtısı köşedeki boyası sökük duvarın önünden geldi. hayır. burada bütün evlerin rengi fluydu. bir kedi göz ucuyla önünden geçti.
suretini arıyordu cabbar. iriyarıydı. en çok köye gelen yabancı otomobillerin peşinden koşmayı seviyordu, otuz dört yaşında. hatta bu konuyla ilgili resmi bir raporu bile var.
kasabanın orta yerinde koca bir kamyon, pas lekelerini siliyordu kendi kendinin. yorgun olmalıydı. ya da tozlu.
aynasını arıyordu.
kamyonun tekerleklerinin dibinde eğleşiyordu çocuklar.
- bugün yok mu?
çevresine bakındı. kahveye girip çıktı. önce çarptığı sandalyeyi düzeltti. sonra masanın kareli, sigara delikli örtüsünü... rüstemo'nun çayından aldı bir yudum o görmeden.
koştu eve. merdivenleri ikişerli atladı.
camdan aşağı baktı buğusunu silip. dumanı üfledi bi kez daha. divanı kaldırdı. döşeğin altına baktı. tozlu camda saçını düzeltti. bıyıklarını taradı. dişlerinin kahverengiliğiyle anlık gülümsedi. şapkasını geçirdi kafasına.
aynasını arıyordu.
çocuklar seslendi:
- cabbar abi.
koştu yine. çalıların arasına gizlendi. kendince ördeklerin arasında süzüldü bahçeye. köydeki tek traktörün koca tekerlerinin arkasında düşündü. bir duman daha aldı. üfledi, öksürdü.
evin ikinci katına kavak ağacının gövdesine sarılarak çıktı. adımını balkona atmadan aşağıyı süzdü. sonra göğü. bu lacivert iyi değildi. son güneş gözünü aldı. camdan içeri daldı.
...
- abi o kovboyluyu aç.
sobayı yaktı. üfledi. kamyonun kasasının içini duman sardı. hep birlikte öksürdüler. yırtık pantolonları ve tozlu terlikleriyle yan yana dizildiler. birbirlerine bakındılar. çatlak ve bakımsız ellerini dizlerine dayadılar.
makineyi hazırladı cabbar. aynayı yerleştirdi.
"affet allah'ım hırsızlık malı..."
gaz lambasına üfledi. makine horuldadı. perdede koşuşturan atların ayakları kesik kesik göründü.
gülüştüler.
sigarasını çıkarttı. bir kibritle çekti içine. bir teneke gıcırtısı köşedeki boyası sökük duvarın önünden geldi. hayır. burada bütün evlerin rengi fluydu. bir kedi göz ucuyla önünden geçti.