sıkıcı, sıkıcı ve çok sıkıcısınız, bayan. siz ve sizin şu bitmek tükenmek bilmez farklılıklarınız, ayrıcalıklarınız ve kendinizi özel hissettiren kayıplarınız. en kötüsü de ne biliyor musunuz, bayan; yanılmıyorsunuz, tüm o dertlenmelerinizin bile bir ruhu yok. üstünüzde mağrur ve çakma bir ağırbaşlılık, sızlanmayı bile beceremiyorsunuz. ash nasıl söylerdi; adamakıllı isyan edecek cesaretiniz bile yok sizin. tanrı aşkına, kafanızı toprağa gömüp boğulmaya yakın çıkarmak istiyorum bazen.

kendisi açık olup da sahibi ortalarda olmayan bir pencereye saçmasapan olma özgürlüğüne sahip şeyler konuşmak gibi bir keyfim vardı, benimdi. bu gece koridorda oturup benimkine konuşan birini dinledim ilk defa, ne duyguydu ama. içinde benim de öldüğüm bir rüya görmüş. muhtemelen ceset olan ben, muhtemelen ceset olan babasıyla birlikte bir uçağın enkazı içinde kalmış ve bir denizin ortasında yanmışız. uyandıktan sonra bile kendimizi iyi hissedemediğimiz rüyalardanmış ama altı üstü bir rüya işte. hiçbir rüya yalnızca sahibine ait değildir. hem kim rüyalarından sorumlu olabilir ki?

bir kaç hafta önce bir gece, bayan, yaklaşık beş yıldan beri o kulübe her gittiğimde kendisini sahiplenip her çıktığımda unuttuğum bir çocuğa, allah ne verdiyse söylemek istedim durup dururken. ama felaket gürültülüydü, kendi iç sesimi bile duyamıyordum. kendisinden bir kalem isteyip bir market fişinin arkasına yazdığım "daha iyilerine layıksın ama belki yine de beni ararsın" içerikli notu tekrar geldiğinde kalemle birlikte eline tutuşturdum. kızlarla evin merdivenlerinde yuvarlanırken mesajı geldi; "kime layıkmışım ben :)" tanrı aşkına, hoşlanılan biri için ne bedbaht bir an. ve sizinle bir konuda hemfikiriz bayan, ne kadar tuhaf.

uzun zamandır hiçkimse, oturduğumuz masada renkten renge girerek yanan ve beni kendisine hayran eden lambaya, para üstünden eksik kalıp hiçbir çalışandan çıkmayan elli kuruş karşılığında el koyarak bana hediye eden tüko kadar kendimi değerli hissettirmemişti. arkadaş dediğin kız olacakmış. bazı şeyleri çok geç öğreniyorum.

ve bu yazı biz de bir nikahla kapatacağız bayan, kuş alan ash'e, adını kahramanlık yapınca alacak bir gelin getireceğiz. duvağı bile olacak ve düğünde beirut çalacağız, ne sanıyorsunuz.

pili biten bilgisayarımız tarihi her seferinde aynı yılın aynı zamanlarına geri döndüredursun, tamir ücreti kendi ederinden fazla tutan her şeye istenen rakamı düşünmeden verecek kadar, yeni olan her şeye direnecek ve eski olan her şeyin kıymetini bilecek kadar çocuğuz ve bu eylül'den her senekinden daha fazla umutluyuz. inat bu ya. aynı kitapları bilmem kaçıncı kez okuyor ve bir tek satırında bile sıkılmıyoruz.

ağustos geceleri insanı bir o yana bir bu yana düşen hacıyatmazlara çevirse de, vahşi dünyanın şiirsel sıkıntılarıyla baş edecek kadar güç toplamak için yerlerimize dağılalım, rica ederim. "ben bu gece kendi kendimin kum perisiyim. iyi geceler! iyi geceler sizi hepsi insanı çileden çıkartacak kadar iletişim yoksunu insanlar!"
tümünü göster