bir tek an olsun, sadece bir tek an, kendisine karşıdan, içerden değil, karşıdan, bakabilmek için, bir başkasının yerinde olup, bir başkası kadar uzaktan, yakını göremediği zaten görse de anlam veremediği için, o bulanıklıktan, varsın yanlış olsun ama berrak görünsün her şey bir tek saniyeliğine diye, ölebileceği için, her şeyini verebileceği için, di, ona gördüğü şeyi anlatan herkesten kısa sürede nefret etmesi. bir fikrin mi var, dedi... bir fikrin mi var, daha ne istiyor olabilirsin ki?

acının insanı evcilleştirmesi o kadar sağlıksızdı ki, geride yalnızca kül ve duman, kaldığında, bu kadar öfke niye, neden şimdi ve neden her şeyden sonra, avcu delebilecek birkaç tırnak, birinin yüzünün orta yerine inebilecek sıkı bir yumruk, bir evi ateşe verebilecek birkaç kibrit, kimseye tahammülü olmayan, önüne gelene sövüp sayan, en söylenmeyecek sözleri birbirinin peşisıra, en acıklı gerçekleri kahkahalarla, sayıp döken, herhangi birini kolayca öldürebilecek, herhangi bir boğazı saatlerce sıkabilecek bir çift el, kendinden korkan, korktukça kendine yakınlaşan, yakınlaştıkça bulanıklaşan, uyunamamış gecelerin uyanılamamış sabahlarından, her şey çok farklı olabilir diyenlerin ahlarından, vahlarından, mikrobunu başkalarına bulaştırma fikrinin o şehvetli büyüsünden, dirisinden, ölüsünden, her şeyi kırıp döken, herkese siktir çeken, bir şarkıydı ki, ağzı sussa aklı söylemeye devam ediyordu, aklı dursa kalbi devam ediyordu bir cinnet düşlemeye, düşse kırılıverecekti, bir dünyayı süslemeye biraz uyku, biraz da yapıştırıcı yetebilecekti... bu kadar ruhsuz olma, dedi, bu kadar ruhsuz olma, acımazsan sevemezsin. müziğin sesini iyice açtı öteki, siktir ordan dedi, beni seviyorlar ya bu ibneler.
tümünü göster