bazı okurların editörümün kontrolü altında olması gereken güvenlik önlemlerini aşarak buralara kadar gelip sorular sorabilmesi, beni bir yandan tedirgin etse de esasında sevindirdi. bu durum, okurların yüksek galatya uygarlığına duydukları ilgiyi göstermesi açısından pek muteberdir. dolayısıyla editörümden ricam bu seferlik bu duruma göz yumması olacaktır ki o zaten pek gözlerini açan biri değilmiş. yalnız tekrarlanması ve sıklaşması durumunda bir taciz görünümü kazanacak bu hali bir yerde engellemek de gerekecektir, hatırlatmak istiyorum.

sorunuza gelelim. bu hafta boyunca imzamı iznim dışında kullanan gazeteye açtığım dava ile ilgili hukuki işlerle uğraşmak durumunda kaldım. bu süreçte ülkemizde hukuk işlerinin pek de düzenli ve hızlı yürümediğini farkettim. misal suç duyurusunda bulunmak için yanına gittiğimiz savcı, bizi çok iyi karşıladı, evrakları tamamlayıp bir sonraki gün gelmemiz gerektiğini söyledi. dediğini yaptık, lakin sonraki gün karşımızda odanın girişindeki isim tabelasını değiştiren hademeyi bulduk, savcımıza bakanlık tarafından açılan soruşturma dolayısıyla bir süre pijama giyecekmiş. yeni savcıyla konuştuk, durumu anlamadığını ve yoğun olduğunu üç adet imza sirküleri ve 27 adet vesikalık ile anamızın örekesini getirirsek konuyla ilgileneceğini söyledi, sözünü dinledik. yalnız evrakları tamamlayıp yanına vardığımızda hsyk'nın atama istemi dolayısıyla yerinde olmadığını öğrendik. üç gün sonra ise ilk görüştüğümüz savcıya kavuştuk, yalnız arada artık nasıl bir transformasyon geçirdiyse bu savcı da evraklarımızın yetersiz olduğundan bahsetti. bütün bu olanlardan sonra yerinden kımıldamayan savcı arayışına giriştik ve en nihayetinde aradığımız savcıyı domalan ilçesinde bulduk, davayı orada açtık. bu yoğunluk dolayısıyla galatyalı akademik çevrelerle sorunuzu paylaşamadım. artık ben elimden geldiğince konuyu aydınlatmaya çalışacağım.

öncelikle galatyalılar, sade insanlardır, kavramları afedersiniz başları kıçlarına gelinceye kadar kurcalamazlar, elma onlar için elmadır. elmaya yüklenebilecek tek anlamın kategorik olarak lezzeti olduğunu düşünürler, yani bir elmayı yargılamak için farklı sıfatlandırmalar gerekmez, elma elmadır. aynı şekilde galatya ahalisi teknik olarak bir elma resminin elma olmadığını bilirler ve bunu bilmekle övünürler -tevazu gösteriyor gibi olsalar da ben gülüşlerinden anladım.

tabii sorunuzun devamı itibariyle bir takım teolojik kavramları sıralamış olmanız beni oldukça hırpaladığı gibi galatyalı mercileri de yordu. konuyu görüşmek için yanına gittiğim galatya müftüsünün dalga geçtiğimi sanarak beni tekme tokat kovalamasını burada anlatmak istemiyorum. anlatmak istediğim galatyalıların dinsel konularla pek haşır neşir olmadıklarıdır, hatta genel olarak bir galatyalının tanrı'nın kendi yarattığı kulu kıytırık bir elma için cezalandırmasını algılayabilmesi de mümkün değildir. galatyalılar insanları sınamanın da cezalandırmanın da ve bunun bir başka tezahürü olarak ödüllendirmenin de özgürlüğün yabancılaşması olduğunu, bu yüklemler esnasında özne olan varlığın kendi anlamından başlayarak evrenin anlamını yitirmesine yol açtığını düşünürler. elma konusundaki genel eğilimler böyledir.

galatya'da konuyla ilgilenen tarım uzmanları ise elma toplamak için en iyi dönemin ekim kasım ayları olduğunu belirtmekle yetindiler. esasen yetinmediler, bana tonla bilgi verdiler toprağın bakımından ağacın ilaçlanmasına kadar, ancak ben aklımda tutamadım üzgünüm.

bunların ardından tam araştırmanın kör bir noktaya saplanıp kaldığını düşünür olmuştum ve bu işten vazgeçiyordum ki eski bir edebi metinde konunun tam üstünde duran bir parça buldum. aslında bu bir destanın parçasıydı, ama buraya destanı değil, sadece parçayı almanın daha doğru olacağı kanısındayım:

"yağıyordu sonbaharı arayan dallarından yıldızlar
elma ağacının
göz kırpan bir yaprak üşüşmesi arasında kayboluyordu elleri
ve kokular karıştı yıldızların baktığı karanlık odada
günaha girdi elma
kimbilir bu kaçıncı
günaha giren elmanın kokusu karışırken açık camdan sonbahara
ilk günahı kadar yalansızdı
masumiyeti dilleyen kırmızı elmayı aldı
günahı almak için yeşil elmayı dilledi
sonbaharı beklemekten yorulmayan elmalar kışa merhaba dedi
alı yeşili, elma bir daha ağlamaklı şarkılar söylemedi"

not: ayrıca beşiktaş adliyesine bana destek vermek için gele gele bir kişinin gelmiş olması, onun da gelir gelmez vekalet ücretinden bahsetmesi karşısında içine düştüğüm acı hali açıklamak istemiyorum, daha da ilmimden fenimden sebeblenenlere itimatım kalmamıştır.
tümünü göster