"aradığını bilmeyen, bulduğunu anlamaz" diye bir söz var. güzel duruyor, ama bence böyle değil. en sevdiğim kitabı kimse önermedi bana. en çok dinlediğim şarkıları da kendiliğimden buldum. film, aynı.

daha önce hiç gitmediğiniz bir şehirde, en güzel mekanı bulup çıkarmak gibisi var mı? işte tam olarak bundan söz ediyorum. herkes yana yakıla, adres sorar gibi soruşturup dururken siz elinizle koymuş gibi en iyi yere ulaşıyorsunuz. deneyip yanılmadan. deneyip yenilmeden.

peki aranan gerçekse? andre gide şöyle demiş: "gerçeği arayanlara inanın; bulanlardan şüphe edin". ayet gibi cümle. (bkz: şey) dediğim de aslında bununla ilgili biraz. (bkz: kendini gerçekleştirmek) de böyle. eski roma deyişi olan "gerçek insanın özündedir" deyişi devreye girdiğinde söylemek istediğimi tam olarak anlatabilirim sanırım. gerçek insanın özünde ise; insanın yaşamdaki en büyük amacı kendini aramak ve bulmaktır. gide'nin sözüne bakıldığında ise, bulunduğunda şüpheye düşüleceği için; en ideal ömür, 'aramak' yolunda harcanan ömürdür. bulmak bir yanılsamadan, ilüzyondan başka bir şey değildir. bulduğunu sanıp aramayı bırakanlar en ölülerdir o'na göre; kısır ve kör bir döngüye sokar insanı bu.