ölümden öte köyün olmaması, zaman zaman hasıl olan ''toprağa girme bilinci'' ve bir de ''geldik gidiyoruzun hüznü'' bireyi, hayatı gözden geçirmeye ve fiziksel gereksinimlerinin yanı sıra uhrevi ihtiyaçlarını da karşılamaya yöneltmektedir. kimisi bunu bir ayağı çukura düştükten sonra yaparken, kimisi beyhude gidişatın farkına daha erken varıp çok daha önce önlem almaktadır. birçokları için ahiret ihmal edilemeyecek bir gerçekliktir. bu yolda kimisi keşiş, kimisi derviş hayatı yaşarken, bazıları da adam gibi enkarne olabilmek amacıyla tapınaklarda inzivaya çekilmeyi tercih eder. yollar farklı olsa da birçokları mental tatminini birbirine benzer şekilde sağlar.

günümüzden çok daha önceleri zuhur eden yozlaşı ivmesinin korkunç derecede büyümesi ve bilimsel gelişmeler ışığında dinin kimi çevreler tarafından hor görülmesi, bireylerin dindar olduklarını açıkça dillendirememelerine sebep teşkil etmekte. ancak içinde bulunan iman-hor görülme kaygısı ikileminde mekik dokuyarak, ruhunu kasvete gark eden birey çareyi dinlerin daha mental ögeler barındıran, ritüellerden çok evrensel mesajları ile dikkat çeken [örnek; namaz kılmak yerine, ''gel ne olursan ol gel''] ruhani disiplinlerde buluyor. zira içinde barındırdığı ''yüce bir kudrete inanma'' güdüsü onu belli bir ölçüde aktivasyona zorlamakta. bunu tefekkür düzleminde halledebilecekler olduğu gibi, namaz/oruç/vs. gibi dini ritüellerle de halledenler var.

bireyin; ''ulan millet aya gidiyor sen hala cumaya gidiyorsun'' tavrı ile dini inancından dolayı hor görüldüğü, adeta dini öğretinin yasaklarına uyması akabinde bağnaz damgası yediği bir dönemde, tasavvuf gibi yollar ile hem istediğini yapması hem de ruhunu belli bir ölçüde tatmin etmesi söz konusu oluyor. aslında kişi, tasavvufun yumuşatıcı iklimini ve herkesi kucaklayan mesajını kullanarak, dinen yasaklanmış hal ve hareketlerini legalize etmeye çalışıyor. alkol masalarında mevlana konuşulurken, hallacı mansur adını duyan yurdum lise öğrencisi ''enel hakk'' naraları atmaktan geri durmuyor. reklamın iyisi/kötüsü olmaz tavrı ile yaklaşacak olursak, mevlana/yunus emre gibi insanların isimlerinin daha ilerilere gitmesini sonuna kadar desteklediğimi belirtmek isterim. bu ister tv programlarıyla olsun, ister garnier opera'da bir mevlevi ayiniyle... göstermek istediğim yegane şey; kimliksizleşen toplumun, ''birşeyci'' olma gayesi ve ne yardan ne de serden vazgeçemeyişinin harmanlanması ile akıbeti belirsiz bir yere sürüklendiğidir. bütün bu olanlar, tezatlar ile bu denli haşır neşir olmanın trajikomik bir tezahürüdür aslında.
tümünü göster