okuma ikliminde yaşamımı idame ettirmiştim bundan önce. ne bulursam okumuştum. ilk seferi biraz sancılı olmuştu. ilkokul öğretmenimin ''bu kitabı bu sınıfta bir tek sen okursun'' tembihiyle karşık iltifatına mazhar olabilmek için ''ay'a yolculuk'' adlı kitabı bir haftada bitirmiştim. sonra bir başkasına başladım ve üçüncü bir başkadan sonra yemek/içmek gibi olmuştu benim için. hatırlayamıyorum tafsilatını. tek hatırladığım; buralarda kitap almanın oralarda olduğu kadar kolay olmadığıydı. (''oralar''dan kastım anlaşılmıştır umarım) herhangi bir ''orası'' ilkokulunun aklına gelecektik de kardeş köy okulu kontejanından yararlanıp birkaç kitapla haşır neşir olacaktık. çok eşeğimiz öldü bu uğurda, atasözüne nazire edercesine.

sonra birgün, ''yaz'' dediler bana. ne yazarsan yaz, yeter ki ''yaz'' ilk seferde ''yazamam'' desem de hep söz dinlemiştim, karşı gelmeden boyun eğmiştim denilenlere. artık yazıyordum. okumayı bırakmış değilim. ancak okuduklarımın tezahürleriyle dolu yazdıklarım. ''yazana''değil ''yazdırana'' bakılmasını telkin eden bir tevazu var içimde. bir de özgürlük. ne rtük karışıyor yazdıklarıma ne de yazmak, okumak için kitap bulmak kadar zor. ayağımdaki çarığın, sosyal statüden bi hayli mahrumiyetimin ve boğaza nazır malikanelerde ikamet edememeyişim hiçbir önemi yok. bundan büyük özgürlük olmasa gerek! sadece bir kurşun kaleme ihtiyacım var. şükür ondan da mahrum değilim. hatta bir tane de yedeğim var. eğer, olur da birgün bu köyden biri daha yazacak olursa seve seve vereceğim. ödünç olması gerekliliğinden sıyrılmış bir vaziyette kimbilir birgün ben de bir öğrencime ''yaz'' diyeceğim ve itaat etmesinden hiç şüphe etmeyeceğim.

''her köyden, her mecradan bir kız çocuğu. belki de erkektir. yaşı ufak, gönlü engin olanlardan. hiç görmediğimiz, görmekten de haz etmediğimiz ''oraların'' çocukları da yazıyor. biz okumasak da, değer vermesek de en azından onlara engel olamadığımız için şükrediyorum tanrıya.''
tümünü göster