adın her yankılandığında içimden bir şeyler kopar.. henüz 12 yaşındaki bedeninden tam 13 kurşun çıktı.. çocuklar.. geleceğimiz umudumuz.. bir bir canlarına kıydığımız ve sonrasında öldürenlerin hiç suçu yokmuşçasına "meşru müdaafadan" beraat ettiği.. ne oldu uğur bu ülkeye.. ne oldu insanların içindeki o vicdana.. ya da kimbilir aslında hiç yoktu da biz mi kandırıyorduk kendimizi.. yolumuz her daim insan sevgisinden geçer derken daha minicik canlara, top oynaması, yaramazlık etmesi gereken canlara kıyıyorlar.. nasıl seveyim ben uğur.. nasıl içim umut dolsun sen orada öyle yatarken.. lanet olsun...
"... ama hayatı kayar" şeklinde devam ettirilebilir bir önerme. kara mizahın en aktüel örneğinin isimleşmiş ve (çürümeye yüz tutmuş olsa da ismin sahibi) cisimleşmiş hali bu. yazık. birkaç dize geliyor aklıma ama işte kurulmuş kahpe düzen birkaç dize ile dize gelmiyor:

"çelik bir bedene işlemez kurşun
bir çocuğun canı acep kaç arşın
kan kokar toprağın çok iyi düşün
bu yanan kulların zamanıyım ben..."

evrensel ceza hukuku ilkeleri ve halen yürürlükteki polis görev ve yetki yasası'nda yer alan ve saldırı ile müdafaa arasında, kullanılan güç/silah bakımından bir muvazene/tenasüp (denge/orantılılık) olması kuralını somutlaştıran hükümler çerçevesinde şöyle bir tasavvur beliriyor zihinlerimizde:

uğur bir mitralyözü balkona ve dolayısıyla dışarıya bakan bir pencereye dayamış ve taarruza (a pardon 'meşru müdafaa' olacak) geçen polis 'kanadı'nda birçok zaiyat başgöstermekte. nihayet uğur'un şarjöründe mermi kalmamakta ve fakat polisimizin şarjör sayısı, uğur'un mermi sayısı ile yarışacak berekette olduğundan başarıyla operasyonu noktalamakta. muhtemelen ilk şutları headshot (kafa nahiyesine isabet), kalan 12 mermi ise 'şüphelinin öldüğünden emin olmak' üzere sıkılan masum mermilerdir. yazık gene.

hiç değilse meşru müdafaa sınırının aşılmış olduğuna hükmedilmeliydi bu olayda. ortada, ısrarlı ve sistemli biçimde sürdürülerek işlenmiş bir cinayet olduğu, ceza hukuku, kriminiloji bilmeyi gerektirmediği gibi 'olay yeri inceleme'ye bile hacet duymaksızın rahatlıkla seçilebiliyor. 13 kurşunun izahı olamaz. olmamalı. ve devlet kendi ajanını hukuk ilke ve kurallarını hiçe sayarak bu şekilde 'müdafaa' etmemeli. zira bu hiç de 'meşru' değil.

umarım avrupa insan hakları mahkemesi, insan haklarının temeli olan yaşama hakkının bu açık ihlaliyle ilgili çok ağır bir ceza verir ülkeye. ülke de sorumlu polis memurlarına rücu eder. gerçi rücu etse ne değişecek? zihniyet mi? arkasında kapı gibi yargı (devlet) duran polis memurunun bir sonraki olayda tetiğe daha pervasızca basacağını öngörmek kehanet olmasa gerek?..
izmir'de uğur için bir etkinlik düzeneleniyor bugün.. her cumartesi sokak buluşmaları adı altında toplanan grup bugün yani 21 kasım 2009'da pal sokağı çocukları olarak uğur için toplanıyor.

"bugünü unutmayalım. sanatın kalbinin sokakta attığı biryerdeyiz. saat 18:00 de alsancak iskelesinde buluşup saat 19:00 da klise sokağının yanında yakın kitabbevinin karşısındaki parkta mumları yakıp etkinliklere başlıyoruz."