neydi oyunun adi bes katli binanin altinci kati miydi neyi? evet bes katli binanin altinci katiydi. roman olarak azeri bir yazarin - adini unuttum- yazdigi sehir tiyatrolarinin sahneye koydugu bir oyundu.

ne diyordu ordaki karakter keske insanlar bes katli binanin altinci kati olduguna inansalar.

insanin farkina varmadigi olaylarin cereyan ettigi bunu sonucunun degisim oldugu yillar sonra anladigi bazi seyler vardir.

kisisel hayatimizda bize en eften puften gelen olaylar bir bakmisiz basima bela olmus.

hani olur ya uzun yollarda yururken asiyan yollarinda ses versem duyar misin demeden yururken ayagimiz su toplar farkina varmayiz once. sonra ufaktan aci verir sonra da aci katlanilmaz olur ve dururuz.

el frenini cekerek dortlulere yakarak - istersen yakma ahbap narenciye kamyonu arkadan bindirirse karismam ha- ayagimiza bakariz. durum vahimdir. ici su dolu sanki bozuk krema doldurulmus bir balonumuz olmustur. patlayim da kurtulayim dersin ama patlatirsan sorunu kokten cozemeyecegini bilirsin. zaman birakirsin.

ama artik daha fazla yuruyemegin kesindir. evin uzaktadir. taksiye binecek paran varsa taksiye binersin yoksa otobuse ama para yoksa o vakit aciya aciya o yolu yurursun iste boyle seydir.

elbette kelek seyler icin gecerli olan kurallar guzel seyler icin de gecerlidir.

sanki hani olur ya soguktan nefret edersiniz. ama soguk bir hucreye kapatilmisinizdir. duvarlar gridir. mevsim kistir. ne bir ses vardir ne de yasadiginiza dair kanit gecer elinize. ufak bir pencere vardir. o ufak pencereden disarsinda sadece ayaz ve kar gozukur. oysa siz kardan nefret edersiniz. ama gunlerden bir gun o pencere kirilir. bir dal uzanir. nasil oldu diye sasarsiniz. tomurcuk doludur o dal. iste o vakit bir umit dogar icinize.

tagore ne demis:

"eğer güneşi gözden kaçırdım diye gözyaşı dökersen, yıldızları da gözden kaçırırsın."

o halde perde....