gelin gelin, gelin siz benim biramı için bi önce; gelin lan korkmayın. bunca yıldır pustunuz, coplandınız, sikertildiniz, lider bulamadınız, kendi içinizde binlere bölünüp, binlerinizle anlaşamayıp, yüzler, hatta onlar oldunuz; tamam, gelin şimdi, bira içeceğiz, radiohead dinleyip sallayacağız kafaları bi' sağa bi' sola: piçoz gibi; gelin lan, korkmayın; 20 üye bulalım, 21. biradan sonra parti kuracağız, gelin, tırsmayın lan; sözlüklerde solculuk oynamayacağız oğlum (laf meclisten dışarı), deniz'lerde, mahir'lerde, ahmet'lerde, x'lerde fink atıp oy toplamayacağız, gideceğiz bizim bakkal mete'ye, kasa kasa bira alacağız, ülke sorunlarını değil, sorunlarımızı değil, sorununuzu konuşacağız; yani bizim bir sonumuz yok, mesajı da vereceğiz size elbet, bu kadar biradan sonra olacak bu, olmayacak değil ve yine kendi içimizde tartışacağız, tartışmayacağız değil, tartışmak iyidir, zihni açar ama moderatörümüz uğur dündar olmayacak, o yüzden rehad olacağız ve yine kavga edeceğiz, yine bölüneceğiz, yine "ben 4 bira almıştım 2 tane içtim nerde lan benim 2 biram" diyeceğiz, yapacağız bunu; oradan biri çıkıp "halkların kardeşliğinden, 2 biranın lafının olmayacağından, birleşelim kardeşlerimden, 68 kuşağından" filan bahsedecek;

ben de onlara "68 kuşağına değil, gökkuşağına inanın" diyeceğim, sonra siktirip gideceğiz.

gelin.
türkiye solu çağrılmalı!
çağırıldığı kadar çağrıldığını da bilebilen bir sol olmalı!
ben burada böylece canımı sıkıp, sağa sola çatacağıma mesela bir haltlar yemeliyim.
ben birası götüne çoktan kaçmış taşralı söz ustasının kafasındaki ince kıvrımların akordu ile değil daha başka daha güzel şeylerle ilgilenmeliyim.
ben biramdan aldığım yudumu helal bilmeliyim.

büyüksün güzelim, seni tanrı addedip tapmak, sol kulağının hemen yakınından makas almak ve mümkün olacaksa o çağrılarında boğmak isteriz.
büyüksün, büyüklüğün, ızdırabının geyiğinde salınmandan değil, hiçbir şey olamamandan ve nihilist olamayacak kadar da korkak ve çıkarcı yavşak olmandandır.

senin büyürken duyduğun koca efsaneler, senin kıçımın taşrasında, türkiye'nin en zengin ve en saçma taşrasında arabaları çizerek edindiğin nam değil sol!
hataları ve günahları bize ait olan sol, kardeşimin anlattığı gibi bireylerden oluştuğuna anamın ak sütü kadar emin olduğum sol, uğrunda hapislerde yattığımız ve ışıltısında yere saplı bıçakların göbek attığımız sol. önce burnunu sileceksin!

olgunlaşmamışlığını alacak yanına sol, hizipleri tanımazlığını, monolitizmini, elbette çocukluğunu. dünyanın her yanında yarattığı zaferleri alacak sol, fedakarlık sıfatına ait ne varsa hakettiğini hatırlayacak, demokrasi karşıtı addedilmekten korkup seçime gittiği nikaraguasını, bir kalmde milyonları biçtiği kamboçyasını alacak yanına. yanına kardeşini alacak, ekmeksiz de yatabilmeyi, tütünü tam ortadan bölmeyi ve inan senin bilmediğin binlerce meziyeti. buz kalıpları üzerine yatırılmış bir ankaralı kızın çığlıksızlığını alacak mesela ve yeni çeltik'te ölürken işçiler amerikada master tekliflerini reddedip boğaziçi rektörlüğünü işgal edenlerin tadını koyacak yanına. bilemeyeceğin kadar fabrika atığı alacak, anlayamayacağın kadar yumruğu havada ve mesela bir sabah tarişte kurşunlara hedef olurken dik duracak ya, işte onu da alacak. kardeş kavgalarını alacak, ispanyanın tozlu yollarını ve bir vücut olunan zindanların sabahlarını alacak. bir parça insanlık, bir parça daha ve bir somuna çizilmiş küçük bir put alacak yanına, başka hiçbir yerde adı anılmayan. belki seni bile alır!

güzelim; eziliyoruz, pekmezimiz sıkılıyor, muğladan beride bacım her gün mesaiye kalıyor. güzelim; kanımızla siliyorlar sarayların merdivenlerini, sen muğla'nın muğlak bahçelerinde biranda bir sinek bulup ağlıyorsun, insansın, sözüm yok. güzelim; bütün şarkıları söylüyoruz, her dilde ve renkte, ama inanmayacaksın çok ölüyoruz.
güzelim, kardeşlik;
gelir içeriz biranı, biradan dem almayız, ama üzüldüğümüz kadar üzeriz de, kafasının yongasında sataşanları.

öbür güzelim, ilk yazının güzeli;
bilmezsin direnir direnir, direndiğimizden bir fazla birleşiriz bir yerde, orada selama durmak ne gerek. bak biz eski mitinglerde, inceden gözlerimizi kırpardık birbirimize, yine öyle kardeş, yine öyle yoldaş, kavuşur kavuşur, savaşırız.