*(*alinin eski tarafından verilmiş ukte)
sosyal demokrasi, sosyalizm gibi düşünceleri savunanlara solcu deriz. yani eşitlikçi, devletin kaynaklarının adil yönetimi yanlısı, halkçı ve birazda devletçi *(*kontrol sağlamak için) olanlar solcudur. tabi ki demokrattır solcular. dünyada bu görüş dışında kalanlar ise faşist, anarşist olarak yaftalanır. türkiye'de ise solcular karşıt görüş tarafından faşistlikle suçlanır. bunun sebebi, solcuların kendi görüşlerini faşizanca savunmalarıdır. halka rağmen halkçı söylemleri, harici görüşlere hoşgörü bir yana nefret kusmaları da etkendir tabi.
türkiye solcuları biraz ingiliz solcularına benzer. aristokrasi ile karıştırırlar solculuğu. ingilizlerde aristokratlar kendi sınıf üstünlüğünü korumak için her şeyi yaparken, aynı anda da halkçı (solcu) söylemlerde bulunabiliyorlar. türkiye'de de son zamanlarda laik elit denilen kısım tam da bu aristokratlara benzer. çok koyu solculardır ama bir o kadar da halktan kopuk, uzaktırlar. "%35 deği %95le de gelseler birşey ifade etmez, bu cumhuriyet bizimdir, bizim kalacaktır" diyebilecek kadar halkın tercihlerine saygısız, kayıtsız kalabilirler. (50 sene önce de chp demokrat parti için "halkı bu haso-hüsolar mı yönetecek" demişti.) ama halkçılardır(!)
netice de dünya solu ile türkiye solu birbirinden çok farklıdır hatta alakasızdır. türkiyede sol görüş dine düşman iken dünyada sol dini marx'ın vasiyetiyle kitler üzerinde bir afyon olarak kullanmaya devam ederler. dine apaçık bir savaş ilan etmezler ki dindar halktan kopukluk yaşamasınlar. ülkemizde ise sol güruh dine gizliden gizliye kin beslemeye devam etmektedir. dini kendi sistemlerine tehdit olarak görmektedirler. çünkü islam dini namaz kılıp oruç tutmaktan öte bir din. kural koyuculuğu da olduğundan kendi başına zaten bir sistemdir. bu yüzdendir ki türk solu ile din asla barışmamıştır. solcular dini kontrol altında tutmak isterler, lakin islam dini zaten bir kontrol mekanizması (sistem) olduğu için bunu gerçekleştirememişlerdir. zamanla bir yandan müslümanım diyip, diğer yandan da kahrolsun şeriat diyebilen cühela solcu kısım oluşmuştur.
sonuçta türk solu, kendi koyduğu kuralları bile anlamayan, uygulayamayan karmaşık bir hal almıştır. halka rağmen halkçı görünümünde olan bu jakobenler, dünya solunda yer alamayacak kadar devletçi ve milliyetçi bir tutum içerisindedir. kendilerini kemalist olarak adlandıran türk solunun tek derdi, korumaya çalıştıkları sistemdir ve din de haliyle bu sistemin önünde bir kettir.
sosyal demokrasi, sosyalizm gibi düşünceleri savunanlara solcu deriz. yani eşitlikçi, devletin kaynaklarının adil yönetimi yanlısı, halkçı ve birazda devletçi *(*kontrol sağlamak için) olanlar solcudur. tabi ki demokrattır solcular. dünyada bu görüş dışında kalanlar ise faşist, anarşist olarak yaftalanır. türkiye'de ise solcular karşıt görüş tarafından faşistlikle suçlanır. bunun sebebi, solcuların kendi görüşlerini faşizanca savunmalarıdır. halka rağmen halkçı söylemleri, harici görüşlere hoşgörü bir yana nefret kusmaları da etkendir tabi.
türkiye solcuları biraz ingiliz solcularına benzer. aristokrasi ile karıştırırlar solculuğu. ingilizlerde aristokratlar kendi sınıf üstünlüğünü korumak için her şeyi yaparken, aynı anda da halkçı (solcu) söylemlerde bulunabiliyorlar. türkiye'de de son zamanlarda laik elit denilen kısım tam da bu aristokratlara benzer. çok koyu solculardır ama bir o kadar da halktan kopuk, uzaktırlar. "%35 deği %95le de gelseler birşey ifade etmez, bu cumhuriyet bizimdir, bizim kalacaktır" diyebilecek kadar halkın tercihlerine saygısız, kayıtsız kalabilirler. (50 sene önce de chp demokrat parti için "halkı bu haso-hüsolar mı yönetecek" demişti.) ama halkçılardır(!)
netice de dünya solu ile türkiye solu birbirinden çok farklıdır hatta alakasızdır. türkiyede sol görüş dine düşman iken dünyada sol dini marx'ın vasiyetiyle kitler üzerinde bir afyon olarak kullanmaya devam ederler. dine apaçık bir savaş ilan etmezler ki dindar halktan kopukluk yaşamasınlar. ülkemizde ise sol güruh dine gizliden gizliye kin beslemeye devam etmektedir. dini kendi sistemlerine tehdit olarak görmektedirler. çünkü islam dini namaz kılıp oruç tutmaktan öte bir din. kural koyuculuğu da olduğundan kendi başına zaten bir sistemdir. bu yüzdendir ki türk solu ile din asla barışmamıştır. solcular dini kontrol altında tutmak isterler, lakin islam dini zaten bir kontrol mekanizması (sistem) olduğu için bunu gerçekleştirememişlerdir. zamanla bir yandan müslümanım diyip, diğer yandan da kahrolsun şeriat diyebilen cühela solcu kısım oluşmuştur.
sonuçta türk solu, kendi koyduğu kuralları bile anlamayan, uygulayamayan karmaşık bir hal almıştır. halka rağmen halkçı görünümünde olan bu jakobenler, dünya solunda yer alamayacak kadar devletçi ve milliyetçi bir tutum içerisindedir. kendilerini kemalist olarak adlandıran türk solunun tek derdi, korumaya çalıştıkları sistemdir ve din de haliyle bu sistemin önünde bir kettir.