bilinen şeyleri yazmayacağım bu bir çok kimseye hakaret olur. fakat intihar etmeden önce yazdığı şu sözler ne kadar duru ne kadar da net:

bütün dostlarımı selamlarım! umarım, uzun gecenin ardından gelecek olan sabahın kızıllığını hala görebilirler! ben, çok sabırsız olan ben, onların önünden gidiyorum.

suskunluğun siyah okyanusundaki cam fanuslu bir dalgıç gibi yaşıyordu insan, kendisini dış dünyaya bağlayan halatın kopmuş olduğunu ve o sessiz derinlikten hiç bir zaman yukarı çekilmeyeceğini ayrımsayan bir dalgıç gibi hatta.. duracak, görecek, hiçbir şey yoktu, her yerde ve sürekli ve sürekli hiçlikle çevriliydi insan, boyuttan ve zamandan tümüyle yoksun boşlukla.

utanacak, gizlenecek bir şey yok. insanlarda benim önümde soyunuyor, bana yaralarını, idrarlarını, dışkılarını gösteriyorlar... insan kendisine yardım edilmesini istiyorsa, lafı dönüp dolaştırmamalı ve hiçbir şey gizlememeli.

ama 60 yaşından sonra, yeni baştan başlamak için özel güçlere ihtiyacım vardı. benim gücüm ise, uzun yıllar süren yurtsuz gücüm sırasında tükendi. böylece, ruhsal çalışması, her zaman en büyük sevinci ve bireysel özgürlüğü bu dünyanın en büyük nimeti olan bu hayatı, zamanında ve dimdik sona erdirmek bana daha doğru görünüyor.

kendi isteğimle ve bilinçli olarak hayattan ayrılmadan önce, son bir görevi yerine getirmeye kendimi mecbur hissediyorum: bana ve çalışmalarıma, böyle iyi ve konuksever şekilde kucak açan harikulade ülke brezilya'ya içtenlikle teşekkür etmeliyim. her geçen gün, bu ülkeyi daha çok sevmeyi öğrendim ve benim lisanım konuşulduğu dünya, bana göre mahvolduktan ve manevi yurdum avrupa'nın kendi kendisini yok etmesinden sonra, hayatımı yeni baştan kurmayı daha fazla isteyebileceğim bir yer daha yoktu.''

bu sözleri yazan adam rodin'in heykel yapma usulunu yazımda yapmıştır. taşın fazlasını atmak...

severim bu adamı. gerçi göze göz dişe diş prensibini pek uygulamaması yüzünden daha doğrusu uygulayamaması ve fazla barışsever olmasından ötürü kınarım. ama bu özellikleri olmasaydı zweig zweig olur muydu?