düşünüyorum da biz insanoğlu denilen varlık çok acayip bir varlığız.nasıl ki hayatlarında huzur ve mutluluğu bulamayan kişiler huzur ve mutluğun tatminini diğer insanların huzurları ve mutluluklarını bozmak suretiyle elde ediyorlarsa biz insanoğlu varolan doğal güzelliklerin hatta insan eliyle yapılan güzelliklerin içine sıçıyoruz, hem de büyük bir iyi niyetle.
bu bir hastalıktır hem de sari bir hastalık. tarih boyunca gelmiş geçmiş bütün büyük sayılan kişiler yakmış yıkmış kişilerdir. kelle üstünde kelle taş üstünde taş bırakmayacak şekilde.
biz bu kişileri ideolleştirip o kişiler gibi olmaya çalışıyoruz. bazı vakitler napoleon bazı vakitler sezar bazı vakitler ise daha bilmem kim.
ne kadar zalim olursak o kadar iyi zannediyoruz. belki de doğrudur bu bence pek iyi değil. şöyle uzaktan bakıp geniş perfesktiften bakınca hep yok etmeye özeniyoruz.
çünkü yenisini yapacak kapasitemiz yok ve bu son derce son. bir kitap yazmak belki ömür boyu sürer ve bunu yakarak yok etmek sadece bir dakika sürüyor.
peki yok ede ede ne olacak? herhalde kendimizi yok edeceğiz.
kabul ettiğim bir gerçek var. hayat denilen savaş yok edip var olma savaşıdır. ama yok etmeden yaşamanın bir yolu yok mudur?
aldığımız nefesler başkalarının nefeslerinden tırtıklanmış soluklardır mesela. yahut bizim karımız başkalarının zararları demektir falan.
gerçekten zarar vermeden ve almadan yaşamanın bir yolu yok.
yazımı sevdiğim bir şair olan bahtiyar vahapzade bir selama değmedi şiiri ile bitiyorum;
bu gün ben seni gördüm
selam vermek istedim
yüzünü yana çevirdin
söyle,yıllardan beri
kalbimiz beraber duydu
beraber vurduğu yılları
peki,ne çabuk unuttun
beş yıl gözümden akan o kanlı yaşları
bir selama değmedi mi?
hiç yüzüme bakmadan yanımdan nasıl geçtin
sen aşkın selamını korkuya mı değiştin
yoksa sen kendi yeminine sözüne sadık kalmadın mı?
o kadar yakın iken bu kadar uzak oldun
tatlı gülüşlerimiz, acı feryatlarımız
bir selama değmedi mi?
kaygılı-kaygısız anlarımız
bir selama değmedi mi?
yalnız şimdi anladım ah sen daha benim için
ulaşılmaz bir çiçeksin
yaşanmış günlerim tekrar geri dönmeyeceksin
kop ey tufan, es ey yel, hazan oldum döküldüm
tam beş yıl kalbimde
beslediğim sevgi, bir selama değmedi
bir günlük hasretime dayanamayan gülüm
peki ne oldu bu hasret bir selama değmedi mi?
gittin, arkandan baktım can ayrıldı canımdan
sen nasıl sorumsuzca geçtin yanımdan
ah çektim,üstümdeki yapraklar titredi gülüm
senin kalbin titremedi
arkanada bakmadın
neden senin yolunu sevgi kesmedi?
kazancımız söyle bu mu?
söylenmemiş o selam elvedamız mı oldu?
sen bana zulm ettin bana zulum yakışır
bir selama değmeyen aşka ölüm yakışır.
bu bir hastalıktır hem de sari bir hastalık. tarih boyunca gelmiş geçmiş bütün büyük sayılan kişiler yakmış yıkmış kişilerdir. kelle üstünde kelle taş üstünde taş bırakmayacak şekilde.
biz bu kişileri ideolleştirip o kişiler gibi olmaya çalışıyoruz. bazı vakitler napoleon bazı vakitler sezar bazı vakitler ise daha bilmem kim.
ne kadar zalim olursak o kadar iyi zannediyoruz. belki de doğrudur bu bence pek iyi değil. şöyle uzaktan bakıp geniş perfesktiften bakınca hep yok etmeye özeniyoruz.
çünkü yenisini yapacak kapasitemiz yok ve bu son derce son. bir kitap yazmak belki ömür boyu sürer ve bunu yakarak yok etmek sadece bir dakika sürüyor.
peki yok ede ede ne olacak? herhalde kendimizi yok edeceğiz.
kabul ettiğim bir gerçek var. hayat denilen savaş yok edip var olma savaşıdır. ama yok etmeden yaşamanın bir yolu yok mudur?
aldığımız nefesler başkalarının nefeslerinden tırtıklanmış soluklardır mesela. yahut bizim karımız başkalarının zararları demektir falan.
gerçekten zarar vermeden ve almadan yaşamanın bir yolu yok.
yazımı sevdiğim bir şair olan bahtiyar vahapzade bir selama değmedi şiiri ile bitiyorum;
bu gün ben seni gördüm
selam vermek istedim
yüzünü yana çevirdin
söyle,yıllardan beri
kalbimiz beraber duydu
beraber vurduğu yılları
peki,ne çabuk unuttun
beş yıl gözümden akan o kanlı yaşları
bir selama değmedi mi?
hiç yüzüme bakmadan yanımdan nasıl geçtin
sen aşkın selamını korkuya mı değiştin
yoksa sen kendi yeminine sözüne sadık kalmadın mı?
o kadar yakın iken bu kadar uzak oldun
tatlı gülüşlerimiz, acı feryatlarımız
bir selama değmedi mi?
kaygılı-kaygısız anlarımız
bir selama değmedi mi?
yalnız şimdi anladım ah sen daha benim için
ulaşılmaz bir çiçeksin
yaşanmış günlerim tekrar geri dönmeyeceksin
kop ey tufan, es ey yel, hazan oldum döküldüm
tam beş yıl kalbimde
beslediğim sevgi, bir selama değmedi
bir günlük hasretime dayanamayan gülüm
peki ne oldu bu hasret bir selama değmedi mi?
gittin, arkandan baktım can ayrıldı canımdan
sen nasıl sorumsuzca geçtin yanımdan
ah çektim,üstümdeki yapraklar titredi gülüm
senin kalbin titremedi
arkanada bakmadın
neden senin yolunu sevgi kesmedi?
kazancımız söyle bu mu?
söylenmemiş o selam elvedamız mı oldu?
sen bana zulm ettin bana zulum yakışır
bir selama değmeyen aşka ölüm yakışır.