memlekette çıkan en güzel yayınlardan biriydi. 92 yılının başlarında çıkmaya başladı. tabii benim gibi paleler için ulaşılması güç bir yayın o yıllar, biz de işte limon falan takip ederkene ismine denk geliyorduk.

underground ya da fanzin kültürünün ilk örneklerinden biriydi. ama aslında böyle bir derdi yoktu. memleket psikiyatrisine inanmayan birkaç psikiyatr, üç beş aydın, birkaç da hastanın yazılarıyla çıkmaya başladı. ilk sayılarda lacancı psikolojiden başlamak kaydıyla muhalif psikiyetriye dair çok şey de yazdılar, sinema, edebiyat falan da döktürdüler. ah muhsin ünlü'nün ilk şiirleri, taylan biraderlerin ilk yazıları burada yayınlandı. eğlenceli de bir yayındı. yazık ki çok hızlı popüler oldu, hızla okuyucu ve yazar buldu, bu da onun talihsizliğidir.

derginin ilk 13 sayısı internette mevcut, bulup göz atınız. yayıncılığı nasıl etkilediğini göreceksiniz. şimdi, 20 yıl aradan sonra okuyunca klişe gibi gelen şeylerin birçoğu ilk oradaydı.

herneyse, dergi yayınına tepe noktada son verdi. fatih hocanın kaleminden çıkan açıklama aşağı yukarı şöyleydi (o sayıları o zaman okumuştum, internette yoklar, mealen aktarıyorum): "bizim çıkardığımız dergi pek çok şey olabilirdi ama bir edebiyat dergisi değildi, öykü-şiir derlemesi hiç değildi. ama giderek böyle bir hal aldı ve bizim derdimizi anlatmamaya başladı. bu yüzden yayın hayatını noktaladı. belki başka yayınlarla...."

laneth, beni özledi mi, bilinmez. ben onu çok özlüyorum, ama bir karanlık edebiyat seçkisi olarak değil. we are winning dont forget de olmasa (stillin adını söylemeye gerek yok) içim daralmadan tıklayamayacağım, kısayollar listesinin en başındaki siteye. ne bileyim biraz siyaset, bilim, hayat, sinema bile... ne bilirsiniz?