sevgili laneth,
evvela bana ve aktüel hezeyanlarıma bu kendin kadar kirli beyaz sayfayı ayırdığın için sana, buna önayak olduğu için her dem aşkım still'e teşekkürü bir borç bilirim.
sevgili laneth, her zamanki gibi dışarıdan bakınca oldukça sıradan, içten bakınca yeterince komplike bir gün daha geçip giderken ben nenemin akide şekerleri gibi bitmek bilmeyen sorunlara siktiri çekip sana koştum. kalsınlar bıraktığım yerde boş ver, şimdi huzuruna onlarla çıkıp hepsini dertop ederek tüm ağırlığıyla kucağına yığsam, affedersin oturduğun yerde bokun çıkar götünden. bundan mütevellit "aç derdini laneth ablana..." cinsinden anaç tavırlarını bırakmanı salık veririm.
sevgili laneth, sen de duymuşsundur ki bono bebesi şürekasıyla bugün memleket sathında bir konser icra edecek. ben bu bono'yu günahım kadar sevmem laneth. bono ancak, tüm derdi hitler almanyası'yla, pinochet şilisi'yle kısaca tarihe karışmış faşist yapılanmalarla olan tc. devlet tiyatroları kadar muhaliftir. bono berlin duvarı'nın yıkılışının yirminci yıldönümü şerefine konser verir; ama eduardo galeano'nun bahsettiği o güruhtan biri olarak bono'nun abd'nin meksika sınırındaki duvarından bir şikayeti yoktur. israil'in batı şeria'da ördüğü duvardansa belki haberi bile yoktur. bono, 'insan haklarının ihlal edildiği bir ülkede konser vermeyeceği' sözünün arkasında dahi duramayan biridir. erol zavar hala cezaevindedir, engin çeber işkenceyle öldüreli henüz tam iki sene olmamıştır ve bono bugün böylesi bir ülkede konser verecektir, kıvama gelmiştir. bono olsa olsa bir gösteri adamıdır laneth ve samimiyetimiz yoksa, çok şey yitirmişiz demektir.
sevgili laneth, ben sana bu satırları yazarken sen ne boklar yiyorsun bilmiyorum; fakat bu mahalde tam da şu vakit bir overlokçu geçiyor: "bayanların dikkatineee... overlok makinesiiii, ayağınıza geldiiii... halı, kilim, yolluk, paspas kenarınaaa, halıfleks kenarınaaa..."
1: feminist olsam çok pis söverim. olmadığım halde sövüyorum bak! 'bayan' ne lan?
2: sevsen de sevmesen de 'bayan' her yerde. hep hanım hanımcık bir 'bayan' olmam yönündeki çabalarını tüm çemkirme ve püskürtmelerime rağmen sürdürmesini takdir ettiğim pek sevgili validemin, dün elinde benzetmeler yetiştiremeyeceğim cinsten bir yüzükle çıkagelmesiyle kendimi bugün gümüşçüde buldum. bulmak icap ediyordu zira laneth, bana sorsan derya baykal takmaz o yüzüğü lan. "alışverişin her türlüsüne ifrit olan bir insan evladının, yine alışverişte hiç şansı yoktur." diye geçiriyordum ki aklımdan, 'o'nu gördüm.
-bunu alıyorum, evet! bununla değiştiriyorum.
-siz bilirsiniz genç bayan; ama alyansa benziyor. bana sorarsanız bunlar size daha çok gider.
-hayır hayır, bunu alıyorum.
-alyansa benziyor ama.
-çok güzel ve sade ama.
-ama daha gençsiniz bayan, kısmetiniz bağlanır.
işte tam da şu lafı duymamla oldu her şey. kuru bir kahkaha ta içimden koptu geldi. kendimi alamayıp şöyle devam ettim: "bağlansın canım, bu şehirde hele, mümkünse hep bağlansın zaten."
satıcı bundan sonra bir daha 'bayan' demedi. benden bayan olmaz diye boşuna demiyorum, insanlar bunu çok geç öğreniyor.
sevgili laneth, eğer ki melun sağda solda onu taciz ettiğim iddialarıyla dolanmışsa ve sana da bunlarla gelmişse taş kesilsin. bilesin ki her şey bir yanlış anlamadan ve "still'i beklerken" adlı oyunumuzu sahnelediğimiz sırada still'in gelmeyen ve bizi msn başında beklettikçe bekleten elektriği sebebiyle hala still'i beklemekteyken aramızda geçen bir diyalogdan ibarettir:
bb: böyle beklenmiyor artık.
bb: bence çıkalım.
bm: ...
bb: lan!
bb: yani şey eee, msn'den çıkalım demek istemiştim. hay allah!
bm: ahahahah
bm: böyle çıkma teklifi mi olur la?
bb: ahahaha
bb: olm o kadar hayvan değiliz herhalde. etsek böyle mi ederiz? ahah
sevgili laneth, seni ve içindekileri pek seviyor (yalanım varsa, the erdoğan family kadar ağlak, ahmet davutoğlu kadar güleç ve ayrıca da davul olayım!) hepsine ayrı ayrı selam ediyorum. dışındakilerin çıbanbaşı melun'a ise buradan iki kelam edeceğim izninle: seni asla affetmiyciim. üzümler melun, üzümler...
evvela bana ve aktüel hezeyanlarıma bu kendin kadar kirli beyaz sayfayı ayırdığın için sana, buna önayak olduğu için her dem aşkım still'e teşekkürü bir borç bilirim.
sevgili laneth, her zamanki gibi dışarıdan bakınca oldukça sıradan, içten bakınca yeterince komplike bir gün daha geçip giderken ben nenemin akide şekerleri gibi bitmek bilmeyen sorunlara siktiri çekip sana koştum. kalsınlar bıraktığım yerde boş ver, şimdi huzuruna onlarla çıkıp hepsini dertop ederek tüm ağırlığıyla kucağına yığsam, affedersin oturduğun yerde bokun çıkar götünden. bundan mütevellit "aç derdini laneth ablana..." cinsinden anaç tavırlarını bırakmanı salık veririm.
sevgili laneth, sen de duymuşsundur ki bono bebesi şürekasıyla bugün memleket sathında bir konser icra edecek. ben bu bono'yu günahım kadar sevmem laneth. bono ancak, tüm derdi hitler almanyası'yla, pinochet şilisi'yle kısaca tarihe karışmış faşist yapılanmalarla olan tc. devlet tiyatroları kadar muhaliftir. bono berlin duvarı'nın yıkılışının yirminci yıldönümü şerefine konser verir; ama eduardo galeano'nun bahsettiği o güruhtan biri olarak bono'nun abd'nin meksika sınırındaki duvarından bir şikayeti yoktur. israil'in batı şeria'da ördüğü duvardansa belki haberi bile yoktur. bono, 'insan haklarının ihlal edildiği bir ülkede konser vermeyeceği' sözünün arkasında dahi duramayan biridir. erol zavar hala cezaevindedir, engin çeber işkenceyle öldüreli henüz tam iki sene olmamıştır ve bono bugün böylesi bir ülkede konser verecektir, kıvama gelmiştir. bono olsa olsa bir gösteri adamıdır laneth ve samimiyetimiz yoksa, çok şey yitirmişiz demektir.
sevgili laneth, ben sana bu satırları yazarken sen ne boklar yiyorsun bilmiyorum; fakat bu mahalde tam da şu vakit bir overlokçu geçiyor: "bayanların dikkatineee... overlok makinesiiii, ayağınıza geldiiii... halı, kilim, yolluk, paspas kenarınaaa, halıfleks kenarınaaa..."
1: feminist olsam çok pis söverim. olmadığım halde sövüyorum bak! 'bayan' ne lan?
2: sevsen de sevmesen de 'bayan' her yerde. hep hanım hanımcık bir 'bayan' olmam yönündeki çabalarını tüm çemkirme ve püskürtmelerime rağmen sürdürmesini takdir ettiğim pek sevgili validemin, dün elinde benzetmeler yetiştiremeyeceğim cinsten bir yüzükle çıkagelmesiyle kendimi bugün gümüşçüde buldum. bulmak icap ediyordu zira laneth, bana sorsan derya baykal takmaz o yüzüğü lan. "alışverişin her türlüsüne ifrit olan bir insan evladının, yine alışverişte hiç şansı yoktur." diye geçiriyordum ki aklımdan, 'o'nu gördüm.
-bunu alıyorum, evet! bununla değiştiriyorum.
-siz bilirsiniz genç bayan; ama alyansa benziyor. bana sorarsanız bunlar size daha çok gider.
-hayır hayır, bunu alıyorum.
-alyansa benziyor ama.
-çok güzel ve sade ama.
-ama daha gençsiniz bayan, kısmetiniz bağlanır.
işte tam da şu lafı duymamla oldu her şey. kuru bir kahkaha ta içimden koptu geldi. kendimi alamayıp şöyle devam ettim: "bağlansın canım, bu şehirde hele, mümkünse hep bağlansın zaten."
satıcı bundan sonra bir daha 'bayan' demedi. benden bayan olmaz diye boşuna demiyorum, insanlar bunu çok geç öğreniyor.
sevgili laneth, eğer ki melun sağda solda onu taciz ettiğim iddialarıyla dolanmışsa ve sana da bunlarla gelmişse taş kesilsin. bilesin ki her şey bir yanlış anlamadan ve "still'i beklerken" adlı oyunumuzu sahnelediğimiz sırada still'in gelmeyen ve bizi msn başında beklettikçe bekleten elektriği sebebiyle hala still'i beklemekteyken aramızda geçen bir diyalogdan ibarettir:
bb: böyle beklenmiyor artık.
bb: bence çıkalım.
bm: ...
bb: lan!
bb: yani şey eee, msn'den çıkalım demek istemiştim. hay allah!
bm: ahahahah
bm: böyle çıkma teklifi mi olur la?
bb: ahahaha
bb: olm o kadar hayvan değiliz herhalde. etsek böyle mi ederiz? ahah
sevgili laneth, seni ve içindekileri pek seviyor (yalanım varsa, the erdoğan family kadar ağlak, ahmet davutoğlu kadar güleç ve ayrıca da davul olayım!) hepsine ayrı ayrı selam ediyorum. dışındakilerin çıbanbaşı melun'a ise buradan iki kelam edeceğim izninle: seni asla affetmiyciim. üzümler melun, üzümler...