daha dün annemizin çiçekli kolları şarkılarıyla çıkarıldığınız ilkokul bahçesinde öğrenirsiniz sayılmayı, sayılmak saygınlıktan değildir, öğretirler. boy sıranızın boyunuzdan büyük işlere umutlandırılan bir köşeciğinden cılız bir sesle söylersiniz size düşen sayıyı. rahat ve hazırol kiplerinde bir çocukluk, askere gitmeden askerlik, mazallah savaş çıksa, savaşabilirsiniz, sağdan saymayı bilmeniz yeterli, ölüm haberleri için iyi bir istatistiksiniz.
askere gitmez de içeriye düşerseniz, orada da öğrenilmiş saygınlığınızı takınıp sayım vermeniz beklenir. ayak numaranızın günde yüzlerce kez ölçtüğü avluda, her çakıl izini bildiğiniz duvarın önüne dizilip saygıyla sayınızı belirtmelisiniz. adli suçlardan yatanlar, hatta suçsuz yatanlar bunu ilk günden son günlerine kadar kimi yerde 2 kimi yerde 3 kere yaparlar. tamamı ilkokul mezunu olacak kadar yükseldiği için türkiye'de suçlu kalitesi, pek yabancılık da çekmezler. dikkat edin; devlet, okuma yazma öğretmediyse size ehliyet vermez, ceza ehliyetiniz vardır ama buna rağmen.

sabah 7'de açılır kapı, maltanın hangi saatte olursa olsun kasvetli karanlığının içine ışık girer ve ışığı kapatmak istercesine lacivert birkaç kişi. sayım verilecek, sayı değil, sayım verilecek. devlet, hakettiğinden emin olduğu saygınlığı göstermenizi ister, sayınız mühim değil, sayımınız önemli. avluya çıkmak istiyorsunuz, hava buz gibi de olsa, avluya çıkmak, geceden beri kapalı olduğunuz ve gece yine kapatılacağınız gerçeğinden sıyrılmak için avluya atılmak... çıkmazsınız, sayı vereceksiniz, sayım değil. ısrar ederler, bir şeyler söylersiniz, sözler önemli değildir. askeri çağırmaktan bahsederler, gülersiniz. tehditler, küfürler, aşağılamalar, bu ritüel sürer sabah 7'den 7:15'e kadar.
adli koğuşları sayımını bitirmiş, saygınlığını takınıp gelmiş 20-25 gardiyan, sağ ellerine saygınlıklarını topladıkları meşe odunlarını alıp gelirler. sayı değil, sayım isterler. ilk odun kafanıza gelirse şaşırmayın, ama omzunuzda patlarsa mesela hemen bir karşı darbe şansınız olur, fırsatı da kaçırmayın. kendine güveni en az olan gardiyanı seçebilirsiniz, bu ilk zamanlar için işinizi kolaylaştırır, çok zaman seçecek koşullarda olmazsınız, seçilirsiniz. pençe gibi eller sırtınızdan tutup, pek kere üstünüzdekileri yırtıp atarlar dışarıya. inat edersiniz, sıraya girmezsiniz, onların odunları sizin onurunuz... yerde sıraya sokup alırlar sayınızı, sayımınızı alamazlar, siz kazanırsınız. ilk hafta böyle gider bu, sonra sıraya koymaktan sıkılırlar, yorulurlar, sıkılırlar, siz sıkılmayacaksınız. giderek normalleşir ve bir sabah artık vazgeçip bırakarak uğraşmayı ekimozlarla misak-ı milli sınırları şaşmış bedeninizi, oracıkta sayıverirler. parametreler de değişiklik yaşanmadıkça böyle gider, sizden sayım değil, sayı alırlar.

engin, kardeşim benim; vermedi sayımını, canını aldılar, sayımını alamadılar. lütufsuz ve saygısız yere serdiler bedenini, sayımını alamadılar.
engin, güzelim benim; bir yerlerde çomak sokmanı isterdim şimdi saygılarına, ama sayım vermeden yapabilmen koşuluyla.
engin, bir delikanlı geceyarısı güneşim; ölmeni istemezdim, öldün.
engin, duymaz kulakların görmez gözlerin; söz vereceğim yine de sayım alamayacaklar benden, senin hatıranı sayarak, sayıklayarak bulacaklar sabahı, onurun kabusları olsun!