kitsch bir şehrin kitch köşenide motosiklet pat patlarına geri dönüş, raptiye rap rap ezgileriyle tıngır mıngır esaret gibi gözüken ama özgürlüğün tak kendisi olan mecbriyete teslimiyet.

lama cimi olmayan varsa yoksa hodi meydancılığın başka yerde sökemeyeceği bambaşka bir diyar. külüstür bir menemenin bile cennet elmasıyla eşdeğerde tutulduğu bir yer.

bol bol sızlanma bol bol pireyi deve yapma bol bol psikolojik baskı falan ama vız gelir tırıs gider.

alt bilince atılan düşüncelerin, daha doğrusu düşünüldüğünün farkına bile varılamadığı dizler yazılar hayatlar olaylar ve planlar.

nerede kaybedildiği bilinmeyen ma bir şekilde tekrardan yaşanılan ikinci gençik.

oysa hayat hep şunu mırıl mırıl sesiyle söylerdi;

' hayatın senden aldıklarını geri almak, çok pahalıya oturur insana'

ama bunun böyle olmadığı tekrar tekrar kanıtlanıyor.

bir yerlere düşmüş parçalanmış ve yok oldu sanılan duygular tekrardan ortaya çıkıyor.

sevebilme duygusunu tekrardan yaşayabilmek.

huzuru ve mutluluğu anca ensende görürsün yani nah görürsün diyen sese rağmen hzuru ve mtluluğu yaşarken bulacağını bilmek.

beni öldürmeyen şey güçlendirir kelamını test edip onaylamak.

kesikksik yaıyrum. madde madde çünkü yazınsal anlamda biraz köreldim. ama ne yapalım olacak o kadar. ama bütün bunlara rağmen adetimden vazgeçmiyorum ve yazımı arnavut şair cevat sipahi'nin pazar günleri taksileri şiiriyle bitiyorum;

durakta çamların altında yirmi yedi taksi
bekliyor sessizce bu yağmurlu gecede

yarın yeniden karışacaklar kentin karmaşasına
kahverengi yağmurluğumdaki damlalar gibi.

ne bekliyor bu seferde onları? ve nedir düşlerindeki?
bu taksilerin, uyurlarken neon ışıkları altında?

onların metalik düşleri kamaştırır farlarını
yaşamın, yarın kesişir bir başkasının yoluyla.

kimilerini kavuşturur gerçek aşklara,
ötekiler çöpçatanların kurbanı, ağlamaklı.

anlasaydım taksiye gözyaşlı birinin bindiğini,
atardım kendimi durana dek tekerleri altına.