- bunu ilk defa düşünmüyorsun değil mi?
- ama ilk defa yapıyorum.
- neden şimdi?
- bi kabus gördüm. at olmuşum ben. atsızcıların tümü birden peşimde. uyanınca daha iyi bir insan olmaya karar verdim ahahah.
- kime göre neye göre?
- kesinlikle ve yalnızca bana.
- kendini affetmek niye bu kadar zor?
- başkalarını affetmek daha kolay olsun diye. şu tekrarlanabilir ibnelikler bilmemnesi.
- hadii, daha kötülerini yapanları bile hoşgörebilirken, neden?
- benim zavallılığımın bile küstah bi tarafı var, anlamıyorsun.
- bunun konumuzla ilgisi ne?
- birini affedebilmen için ona acıman gerekir dostum. benim gibi birine acıyamam ben.
- bu yüzden?
- kendi pişmanlığım bana çok samimi gelmiyor.
- pişman değil misin?
- başımıza gelecek olan her şeyi bir şekilde önceden bildiğimize inanıyorum hepsi bu.
- yani yaptığımız her şeyi gerçekten de yapmışız demektir?
- ya da yapanı gerçekten durdurmamışız.
- yani gerçek bir pişmanlıktan söz edilemez?
- anlatılınca anlıyorsun, güzel bir şey bu.
- bazılarını bağışlamak niye o zaman?
- onlar hiç değilse kendilerini de kandırabiliyorlar. kendi samimiyetine inanan herkese koşulsuz inanırım.
- öyleyse bununla ne yapacaksın?
- sen ne önerirsin?
- eskisi kadar iyi bir insan olamayacaksan, ondan daha iyi bir insan ol.
- hımm... bunu düşüneceğim.
- sen ne dedin?
- "koyun can derdinde kasap tam anlamıyla et" dedim ahaha.
- ahhaha bu çok vicdansızca.
- gerçeğin vicdanı var mı?
- gerçek bu değil.
- bir yerden sonra tek gerçek bu oluyor.
- sen kedi olmalıydın. kimseye zararın yok ama köşeye sıkışmayagör.
- ben kimsenin evine girmiyorsam kimse de beni sokağımda sıkıştırmasın o zaman.
- eğlenmiş görünüyorsun, bu iyi.
- sen de yorgun görünüyorsun. yine bir yere mi gittin?
- gitmek vardığın yerle mi ilgilidir terkettiğin yerle mi?
- ahahah gitmişsin.
- ben gitmem kaçarım.
- ben de anlamam gülerim.
- şöyle ki, gitmek vardığın yerle ilgilidir, bıraktığın yerle ilgiliyse bu kaçmak oluyor.
- bu kadarı benim için çok karmaşık.
- giden'in elinde vardığı yerde başlayacak olan iyi bir şeylerin umudu vardır, kaçan'ın elinde ise bıraktığı yerde başlamış olan kötü bir şeylerin izi.
- haaa. fark büyükmüş.
- bu yüzden göremiyoruz.
- onu bırak da sen nereye gittin alşskşlsk?
- sktirlan.
- itiraz ediyorum, bu konu daha önce konuşuldu.
- bütün detaylarıyla değil.
- o halde zamanında konuşulmalıydı.
- bir kenara atamam.
- aynı şeyleri yıllarca dinleyemem.
- bu senin bütün bunları yapmış olduğun gerçeğini değiştirir mi?
- bu gerçekle ilgili bir sorunumuz yok.
- yani yaptıklarını kabul edebiliyorsun?
- karşımdaki sen olunca, yapmadıklarımı bile kabul edebiliyorum.
- ne demek bu şimdi?
- bu sen bir insana kendini kolayca öldürtebilirsin demek ahahah.
- işte hep bu küstah tavrından ötürü kaybediyorsun hayatta. sana değer vermek suç ... bla bla .... yaşayarak öğreneceksin ... falan filan ... kimse benim kadar mal ... fındık fıstık ... ben bu güne kadar sana böyle bir saygısızlık yaptım mı, konuşsana?
- hayat ne garip lan.
- neymiş garip olan??
- şimdi mesela ben sana normalde çok konuşan biriyim desem inanmayacaksın. normalde tanıdıklarım da birinin buna inanmayacağına inanmaz. niye kimse bana inanmaz asıshakjshjksd.
- sana güvenmek imkansız da ondan.
- işte bu yüzden kendine güvenilir birini bulmalısın.
- güvenilir olması şart bile değil, öyle görünen birini bulsam yeter. sen o kadarı için bile çaba göstermiyorsun.
- heyy bu hayatım boyunca duyduğum en büyük övgü dostum!
- ne övgüsü?
- boşver, bir daha söyle heheh.
- bütün bunları konuşacak mıyız?
- kesinlikle hayır.
- ben senin yaptıklarını senden başka kimle konuşacağım o zaman?
- üç günde yaptıklarımı üç yıldır konuşuyoruz zaten. bu üç yılı da bi otuz yılda konuşacak olsak... tanrım beni yanına al.
- he git tanrı da seni bekliyodu zaten.
- elbette beni bekliyor ama seninle ilgili konuşmayacağına eminim.
- hangi birinin hesabını vereceksin di mi?
- onu bilmem de sana hesap vermemek gibisi yok alaksjkals.
- cehenneme kadar yolun var.
- illaki.
- sen kendini kandırmayı nasıl başardın?
- gerçeği söyleyerek.
- ikna oldu mu?
- ikna olup olmaması bir şeyi değiştirmiyor.
- ya başka bir yolu varsa?
- ya her yolu mübah sayan bir kalbin yoksa?
- ağacı beğenmeyip ormanı yakamazsın.
- bazen bütünü anlamak için parça yetiyor.
- hiç başka türlü yaşamayı aklından geçirmedin değil mi?
- suçu üstüne atıp durma. farklı olunca farklı olmuyor.
- insanların çok fazla vakitleri var dostum. kendilerine daha fazla iş ya da daha kısa ömürler verilebilir.
- sen kendininkileri artık bir şeyler için kullansan?
- durmanın nesi kötü?
- kendisine bir son vermiyor olman, mesela.
- gençliğimde yeterince eylemim oldu. fazlasına gerek olsaydı... hey, bana akıl vermeyi kes.
- sorun şu ki, her haltı bildiğini zannediyorsun.
- sorun şu ki, senin yeni öğrendiğin şeyleri ben çoktan unutmuş oluyorum.
- bu şekilde gidemez.
- gitmiyor zaten.
- öyleyse planın ne?
- çoktan unuttum...
- hoş geldin. burası paralel dünya.
- paralel evren olmasın?
- burası paralel evren olsaydı buraya paralel evren derdik.
- gerçek dünyada öyle diyorlar.
- onlar farklı bir yerden bahsediyorlar. ayrıca "gerçeklik" kavramını burada yerli yersiz kullanmıyoruz.
- öyleyse nerdeyim ben?
- sahibinin içindesin.
- neden bana sahip olduğunu düşünüyor?
- çünkü seni o yarattı.
- tanrı?
- hayır, tam olarak değil.
- beni yaratan şey tanrı olmuyor mu?
- hayır, her şeyi yaratan tanrı oluyor.
- ne tür bir şeyden bahsettiğini anlamıyorum.
- aslında basit. tanrı'nın yaratılmamış olma sıfatı da var, kendisi varlığın başlangıcı yani. insanı yaratan tanrı, seni yaratan insan.
- insan olduğumu sanıyordum.
- öylesin zaten. sadece ruhsal ya da fiziksel bir varlığın yok.
- neden?
- çünkü seni yaratanın yaratma yeteneği cüz'i. tanrı'nın kendisine verdiği güç bu kadarına yetiyor.
- bu durumda beni insan kabul etmek doğru mu?
- burası paralel dünya dostum. buranın "insan"ı sensin.
- ilginç olmaya başladı. bilmem gereken başka bir şey var mı?
- çok şey var.
- gerçe... bildiğimiz dünyadaki insandan farklarımızla devam edelim.
- bildiğimiz tek dünya bu. bildiğimizi sandığımız dünya diyelim.
- hey bence "gerçek dünya" diyelim gitsin. olayı anladım ben sonuçta.
- buraya neden gönderildiğini anlamaya başlıyorum...
- farklardan bahsediyorduk.
- evet. şimdi duyacağın şey kafanı çok fazla karıştırmazsa sonrakilerle devam ederiz; mesela özgür irademiz yok.
- bu da ne demek?
- kim olmamız istenmişse oyuz demek.
- yani yaptıklarımı ben yapmıyor muyum?
- sen yapıyorsun.
- yaptıklarımı yapmayı ben istemiyor muyum?
- sen istiyorsun.
- o bütün bunların neresinde peki?
- istediklerini istemeni o istiyor.
- o'nun istediklerini istemesini de o'nun tanrı'sı mı istiyor yoksa?
- o'nun tanrı'sının daha önemli işleri var.
- bizimkinin yok mu?
- sana o'nun tanrı olmadığını söylediğimi sanıyordum.
- ben de kendi hayatımı yaşayacağımı sanıyordum ona bakarsan.
- bu senin kendi hayatın. ve olması gerektiği gibi, kafan karıştı.
- bi kafam olduğundan nasıl emin olacağım ki?
- işini kolaylaştıracaksa, ona da "kafa" demeyebiliriz.
- "kafa" iyi.
- kesinlikle.
- sorularımdan sıkılıyor musun?
- beni sıkacak sorular sormanı istemez merak etme. burada sıkılmak diye bir bedbahtlık yok.
- bu cevapları vermeni de o mu istiyor yani? bu kurguyla burada yaşamam için ne öneriyorsun?
- kurguyu bir kenara bırakıp yaşamaya bakmanı. nasılsa seveceksin.
- çünkü sevmemi istiyor.
- bunun nesi kötü?
- kötü bir tarafı olmaması belki de...
- seni sevmeye başlıyorum.
- birinci tekil şahıs konuşmayalım bence.
- hahahah seni gerçekten sevmeye başlıyorum.
- (ne tür bir cehennem burası...)