kendisi ve satılık edebiyatı, satılık yazıları hakkındaki düşündüğüm tek bir cümle vardı, burda söylemek uygun olmaz. yazdığı yazılarda savunduğu dünya görüşünden eser bile olmayan bir adam, sadece gazete ve televizyonlarda verdiği demeçlerde, yabancı ülkeler için "özgür edebiyat"ın savunucusu haline geldi, yazık..

son bombasını da geçtiğimiz günlerde patlatan yazar, edebiyatının her ne kadar pahalı bile olsa, esasında beş para etmez cümlelerden ibaret olduğunu kendi kendine ispat etti, artık kafamı fazla yormayacağım!

bilirsiniz o yılları tahminimce. bir zamanlar türkiye'de herkes solcuydu! üstelik o kadar "çok solcu"ydular ki, tek bir örgüt, tek bir oluşum yetmiyordu, sığmıyorlardı, bölündüler ve dünyanın en güzel rüyasını bitirdiler.

işte orhan pamuk efendi de buyurdu ki, "o zamanlar bir siyasi kavram içerisinde olmanız gerekiyordu türkiye'de" hey yavrum!

yani diyordu ki, ya sağcı olacaktınız, ya solcu. şöyle de denilebilir, eğer orhan pamuk "o zamanlar"da sağ görüşü tercih etseydi -ki kesin yazı tura atmıştır-, bugün ismail türüt ve ozan arif ile aynı mahkemede yargılanacaktı!

politika ve siyaset hakkında sadece ermeni ve kürt sorunu hakkında bildikleri olan kalem-kağıtçı (aslında bilgi denmez, sadece katledildiklerini söyledi), şimdi de söylediği hiçbir şeyin ardında durmuyor, ne kadar da politikaya yakışıyor değil mi!

edebiyatın ne olduğunu bilmeden sadece kafası laf yapıyor diye eline daktiloyu kapanın yazar olduğu ülkemizde, bir çok gerçeği artık kitaplardan öğrenemeyecek olmanın üzüntüsünü taşıyorum. düşünce gücünün ve düşündüklerinin arkasında alınan darbelere rağmen sapasağlam ayakta kalmanın artık "onur" ve "erdem"den sayılmadığı, aksine "hayal dünyası" olarak adlandırıldığı ülkemizde, orhan pamuk ve "basın ve meslek ilkeleri"ni okuyup ezberlemiş köşe yazarlarımızın riyakarca suratlarımıza tükürmesi ve halen demokrasi, insan hakları, türban gibi legal ve illegal tartışmalarla sayfalarını ayakta tutan, üstelik geçmişte söylediği hiç bir şeyin ardında durmayan insanların hep kazanıyor olması, dökülecek göz yaşlarımıza ve feda ettiğimiz canlarımıza, becerilen ölülerimize inanılmaz bir şaplak atıyor!

ne güzel koşuyorlar... ne güzel anlatıyorlar...
bir bilim adamının, bir sanatçının ödül alması veya kabul etmesi, bilim ve sanatın etiğine aykırı değil midir?aristo'ya göre sanat, ereğini kendi içinde barındırmaktadır. yani bir sanat eseri yapıyorsunuz, eserinize bakınca duyduğunuz haz, onun bir anlamda size ödülüdür. bu ödüle de biraz zahmetle ulaşırsınız çünkü yazdığınız yazılar, kurtuğunuz teoriler, işlemler, kafa patlatmalar, sürekli yargı süzgecinden, eleştirilerden, yapıştırılan yaftalardan, takılan isimlerden geçer.

bir yazarın kaleminden damlattığı her kelime, okuyanı eleştirir, okuyanı yargılar, okuyana ödül verir. orhan pamuk, yazmaya başladığında bunun etiğini bilmiyor muydu? yani şöyle de diyebiliriz, sanatçı ödül almaz, ödül verir. yargılanmaz, yargılar. kapitalist dünya düzeninin her şeyi ters düz ettiği günümüz sanat ve edebiyat dünyasında, artık yargılanan sanatçı, ödül alan sanatçı...

temeli "başarı" ve "performans" olan kapitalizm içinde sanat "sektörü" içine dahil olup bundan ekmeğini yiyen insanların hala ortalarda "tüccarım" demek yerine "edebiyatçıyım, elitim, entelim, zorunlu kaldığım için solcu olmuştum" diye dolaşması benden başka kimseyi utandırıp kızdırmıyor mu?

yazdığı yazıların tek bir satırında "kürt kapıcı", "kürt işçi" temasını uygulamadan sadece verdiği demeçlerde bu silahı kullanan bir sanatçı, tüm bu kapitalist ve emperyalist oyunun farkında değil midir?

gelgelelim nobel'e. bugüne kadar edebiyat alanında ödül alan isimlere baktığımızda çoğu hayatımızda ilk defa duyduğumuz insanlardır. oysa orhan pamuk gibi büyük isimlerin nobel alması, sanatçıyı veya bilimadamını değil, nobel'i yüceltir. yani burada ödül alan sanatçı değil, ödülün kendisidir. nobel'i bu derecede popüler yapan da budur zaten.

yıllar yılı yaptığı açıklamalarla olay yaratıp tehditlere maruz kalan bir yazara ödül veren yabancı kuruluşların, vakıfların, derneklerin bu ödülü vermesindeki gerekçenin orhan pamuk'ın güzel edebiyatı olduğu tarafımdan kesinlikle yadsınamaz. fakat, eleştirileri yüzünden hedef haline gelen bir yazarın uluslararası arenada aldığı ödül ile bir anda türkiye'nin gururu gibi yansıtılması kapitalist iğrençliğin hangi boyutlara geldiğini ortaya koyuyor.

etiğine aykırı gelen felsefik bir hadise içinde edebiyatı, kelimeleri "tüketilen" bir yazarın sadece "yazar" olarak adlandırılması ve kendi eserlerinden duyduğu keyifi paraya çevirerek daha da kafa yapması gözümde bütün kelimelerini hiçliyor...

türkiye, onca ezilmişliğe rağmen dünyanın en eğlenceli ülkelerinden biridir. zengin ve verimli toprakları, güleryüzlü ve sıcak insanları bilinir. nobel, bu ülkeyi tam 105 yılda keşfetti. bu ülkenin hiç mi orhan pamuk'dan başka edebiyatçısı, fizikçisi, barış savaşçısı, süper kahramanı çıkmadı be?
her romanının bir yerlerinde bana
" yeter artık orhan,
orhan artık yeter,
artık yeter orhan,
orhan yeter artık,
yeter orhan artık" dedirten romancı.

o kısımlarda biraz hüsn-ü zan eder, sabır gösterirseniz güzel bir romanı bitirmiş olursunuz.

yalçın küçük haklı, şu dünyada en fazla okurun kitabını yarıda bıraktığı romancı olabilir ama memleketimiz de zaten edebiyat aşkıyla meşhur değil bir süredir.

kıymeti, büyük romancı olmasından geliyor, gerisinin pek bir önemi yok...