meşale değil, mesele. ciddisinden. usain bolt ve michael phelps isimleri olimpiyatın önüne geçti. michael phelps 8 (yazıyla 'sekiz') altın madalyayı birden takarak dünya takı literatürüne sekizibiryerde'yi sokunca bizim beşibiryerde'ciler fena bozguna uğradılarsa da belli etmediler. phepls türk olsaymış şu kadar cumhuriyet altını alacakmış, o da şu kadar para edermiş; o paraya şu kadar çuval pirinç, şu kadar kilogram büyük tüp (bu ölçüleri bin dokuz yüz doksanlardan almışlar belli ki, insan doğalgaz faturasına vurur. yeni neslin tüpten haberi yok), şu kadar futbol sahası büyüklüğünde tarla (yok artık) falan alınabilirmiş. kısacası, züğürt türklerin çenesini epey yoracak kadar altına boğulmuş phelps.

bolt da hem yüz metre hem de iki yüz metre yarışında dünya rekoru kırarak ortalığı birbirine katmış. bu sefer de yalnızca berberlerde, taksilerde ve mahalle kahvelerinde tartışılmasını yadırgamayacağımız bir tartışma doğmuş: bolt'un iki yüz metre koşusundaki derecesini ikiye böldüğümüzde, yüz metreyi koştuğundan daha kısa bir süre çıkıyormuş. aybaşı arefesi elindeki sigaradan külü elini yaktığında haberdar olan efkarlı memurların faturalar, alacaklar, borçlar, girdiler, çıktılar, çıkartılamadılar üzerine eğilip yaptığı türden bir hesaba girişmiş bizim züğürt türkler. tabi herkes bunları biliyor muydunuz anektotlarına doğuştan meraklı olacak ve yüz metre rekoru ile iki yüz metre rekoru arasındaki oranı bilecek diye bir kural yok. komik buluyorum yalnızca.

dün bir arkadaşımı aradım. kısa süren konuşmanın sonunda altın madalya kazandığımızı söyledi. güreş dalındaymış. ben de "elvan abeylegesse mi kazandı?" dedim. çünkü kendimi bu soruyu sormaya hazırlamıştım, o daha branşın hangisi olduğunu söylemeden. ramazan bilmem ne kazanmış. olimpiyat kafilesinde kızgın kumlardan serin sulara girildiğindeki rahatlık hasıl olmuş birden bire.

erovizyon denen yarışmada olsun, olimpiyatlarda olsun kabaran milliyetçi duygulara anlam veremiyorum. dahası olimpiyatların kapitalizmin en şaşaalı körüklerinden biri olduğuna inancım sonsuz. elvan abeylegesse'nin kazandığı gümüş madalyayla takla atanlar, "şekli kanunda belirtilen beyaz ay-yıldızlı al bayrak" gönderlere çekildiğinde bir an düşünüp yaptıklarının saçmalığını, dahası ikiyüzlüceliğini düşündüklerini düşünmüyorum. elvan, sırf olimpiyatlarda başarı sağlanması ve türkiye adının uluslararası platformda daha çok işittirilmesi amacıyla devşirilmiş bir sporcudur. özal dönemi'nin naim süleymanoğlu'su ne ise, şimdinin elvan'ı odur. ben elvan'ı sempatik buluyorum. türk toplumunun büyük çoğunluğu da öyle buluyor diye düşünüyorum. masa tenisi branşında ülkeyi temsil eden iki kişi de türk adlı çin soyadlı. bu bir şey ifade etmiyor mu? nüfusu yetmiş milyonu çoktan aşmış bir ülke, bütün bu ikiyüzlü sportif politikasına (sportif politika deyişi de acaip ironik durdu ha) karşılık kıytırık ada ülkelerinden daha çok madalya kazanamıyorsa, takkeyi, külahı, fötr şapkayı... artık kafaya ne takılmışsa onu çıkarıp düşünmek gerekmez mi?

hadi diyelim phelps'i ve bolt'u türk yaptın. birinin adını cem ötekininkini de özgen koydun. bütün dünya türkiye'nin ne kadar önemli bir ülke olduğunu, spora ve sporcuya ne kadar önem verdiğini düşündü. kendi ülke insanlarını nasıl kandıracaksın? asla bir amatör sporculuğu sosyal yaşamına asli iş olarak oturtamayan, spor futboldan ve futbol dört büyükten ibaret olduğu için spordan para kazan(dırıl)amayan vatandaşlarını nasıl uyutacaksın?

bir röportaj seyretmiştim daha olimpiyatlar başlamadan. istiklal caddesi'nde çevrilen ve soru yöneltilenlerin hemen hepsinin dişe dokunur bilgisi yoktu bu yılki olimpiyatlara ilişkin. ama sorulduğunda hepsi olimpiyatları önemsiyordu. toplumsal bilinçaltının tek kanallı dönem alışkanlıklarına ket vurmasının bir sonucu olarak kılıflanabilecek bu büyük boşluk, ne yazık ki olimpiyatlara körü körüne ve yalnızca milliyetçi bir bakışla yaklaşıldığına açık ve acı bir göstergedir. denebilir ki, orada çevrilen yirmi kişinin görüşleriyle tüm toplumu kapsayan bir genellemeye nasıl varıyorsun? tüme varacağıma tümden gelsem daha fena. devletin olimpiyat konusundaki tavrını açıklamaya çalışıyorum paragraflarca...