... "çocukluğun orada duruyordu, bir kapı aralığında; kapıya yazıyordun harfleri istekle. birisi, yüzü olmayan bir şekil, fener tutuyordu sana... öğretiyordu."hadi öğren öğreneceklerini"... kolay değildir hayat denilen bu kitabı okumak. satır satır, harf harf... her harf iç kanatır! hadi yüklen, taşı bakalım harfleri, satırları." diye başlıyordu yazar satırlarına...
oku bakalım okuyabiliyor musun? çözebiliyor musun mavi gizemli taşın sırrını? bitmek bilmeyen yanılgılarını... hadi öğren bakalım öğreniliyor mu hayat? "ben çok şey yaşadım, çok şey gördüm" denilince bitiveriyor mu her şey hemen! şiddetle, ısrarla devam etmiyor mu yaşam?... tükenilesi acıların yinelenmiyor mu? sana da tokat vurmuyor mu insanlar? sen de yalnız kalmıyor musun? başını yastığa koyduğunda herkes yalnızdır aslında!... seninde zaafların yok mu engel olamadığın... başkasına söyleyip senin yenik düştüğün... yaşarken tatlı, vicdanın devredeyken içini kemiren sinsi günahların... yok, mu içinde büyüyüp haykırır gibi kustukların?
sen de vur insanların yüzüne yüzüne... bak bakalım "sen" kadar bağışlayıcı olabiliyor mu herkes? kimse 'sen' değil kimse 'sen' olmadı ve kimse 'sen' kadar yalnız değil. oku bakalım hayatı, okumakla bitiyorsa eğer... hem okumak denince ne anlıyorsun ki sen! önce harfleri öğrenmeli sonra seslerini... ki; kah satır aralarında yürümeli kah koşabilmeli mısralarda ama elbette beş parmağın beşiyle de dokunarak... vur kırbacını seninde alacakların var...