...yabancı bir melodi duvarları dağlıyor.

"...geri veremezsin aldıklarını..."

artık tanıdıklaşan herşey, bir anda başka zamana geri dönen beni, yüzlerce mil geride kalmış ormana dönen beni, o ormanda vahşi olmuş beni, dışlıyorlar. ağzım - yüzüm toprak. can yakıcı bir hadisenin süzgecinde, sular üstümden akarken; kalıveriyorum.

"başka yer, başka zaman; sensiz ömrüm olsun"

başka ve yeni bir yerde olmanın güvenilirliğiyle, tüm hayallerini geldiği yerde bırakmış bir kadının, artık pullara, ağaçlara, toprağa, havaya, denize vurgun, gitmeye vurgun bir kadının, benim, belki çoğunlukla benim, - ama eminim azıcık da senin- yenilgisini kabullenişi oluyor.

"zaaflarına bir gece, hatalarına bir nilüfer, sevgisizliğine bir kalp verdim"

üstümden çağlarken sular, temizlendiğimi düşünüyorum öldükçe... su artık tüm gözeneklerimde hissediliyor. kanının akışını hisseder bazen insan damarlarında; tıpkı o his. kulaklarım patlarcasına çınlıyor. gözlerim kapalı. çok olmuş açmayı-bakmayı unutalı. o nilüfer; gördüğüm son şey. bir çırpıda tutmaya çalıştığım son yazı... dallarından tutunmuşken cehennemim o en dibindeki gelinlikli bahçenin, sarıldığım tek şey... kurtarmıyor... temizlendikçe ölüyor, öldükçe tazeleniyorum. ellerimin arasından kayıp gidiyor nilüfer. ellerimin arasından kayıp gidiyor, gece-ler...

"artık geri ver. herşeyi al, bana beni geri ver"

seslenişim serzenişim oluyor. ağlıyorum. çağlayanına kaptırıyorum gözyaşımı ormanın. denizine düşüyorum. bir çatal dil, iki asi göz... bilmiyorsun; artık gözyaşım olmadan yaşayabiliyorum.

"bir şansım olsun"

son nefes dile getiriyor çaresizliği. bana beni geri veri diyorum ama biliyorum geri verilmiyor hiçbir yanılgı. nilüfer gidiyor... şans artık; 'yaşayacaklarının değil, en azından yaşadıklarının dikişsiz olması' olarak lugata yazılıyor.

ve bil ki; söylediğin hiçbir şey boşa gitmiyor.