herkes iş başında, arkadaş arasında, bakkaldan kızartmalık yağ alırken falan kederlenebilir. bu basit şeyler üzerine hikayeler yazmak çok gereksiz olur. ancak minibüs şofölerinde bu keder mesainin ayrılmaz bir parçasıdır. yani bir muhasebeci rakamlarla çalışıyorsa, bir minibüs şoförü kederle çalışır, teyipten yükselen "batsın bu dünya" notalarıyla beraber vites değiştirildiği anda el şöyle bir ileriye doğru atılır ve tam bu anda şoför sol taraftan dışarıya doğru hafif bir göz gezdirerek "bat mnakodum dünyası" diye iç geçirir. bahsettiğim bu keder hiçbir zaman bir bakkalın müşterisine ekmek verirken, bir doktorun böbrek nakli yaparken, bir muhasebecinin ikiyi üçle toplarken girdiği kedere benzemez, tadı başkadır, adı da başka olmalıdır.

aynı kederi para isterken veya paraüstü verirken falan göremeyiz mesela. sükunet lazım sadece. evet nihavenduyek, günün kelimesi: sükunet. eheh.

peki neden minibüs şoförleri bunu yapıyor? aklı evvel arkadaşlar "hacı yani vites denen şeyin neye benzediği malum, kafasını eline alıyor falan, delikanlı adam sonuçta, zoruna gidiyordur" falan diyorlar (beyninizi skim.) ama ben hiç katılmıyorum.

bana bunun psikolojik, sosyoekonomik ve psişik açıklamasını yapacak olan arkadaşa hediyem olacak.