binlerce yıldır insan doğasının bir türlü kaldıramadığı ve sürekli olarak ti'ye alınan "hümanizm" görüşüne ters düşen bir placebo, bis lsd gibidir bu. milliyetçilik dediğimiz şeyin insan metabolizması üzerindeki etkileri inanılmaz derecededir, öyle ki dış görünüşü bile bu salak şeyle açıklarlar;

-yahu bu adam niye çekik gözlü ?
-çinli lan o, mal.

"çinli lan o"ymuş, beyin yapısını görüyorsunuz işte. fizyolojik bir olayı milliyetçilik gibi bir kavramla açıklamaya çalışan bir yığın uyuşturulmuş insan topluluğu.

peki nedir bu milliyetçilik, ulan yıllardır tartışıyoruz, birbirimizi öldürüyoruz, boğazlarımızı kesiyoruz, nedir bu milliyetçilik ?

diyelim ki metalcisiniz (güncel örneklendirmelerin faydaları), yaşlanıp değişim sürecinin başladığı zaman dilimine kadar sizin gibi olan, tarzı, dinledikleri, yiyip içtikleri, "mına kodumun kırosu" dedikleri arkadaşlarınızla zaman geçirir, ömrünüzü yok o grubun solisti değişti, şu konserde bunun üstüne koyun kafası attı, bu sahnede penguen sikti gibi ilginç ve marjinal sohbetlerle geçirirsiniz. metal müziğin diğer tüm müzik türlerinden iyi olduğunu kabullenirsiniz, arkadaş gruplarınıza metalci olmayanları almazsınız falan. işte biz buna hümanistler, enteller, sofistike dingiller olarak "sağ zihniyet" diyoruz. (exam. "bu mahalleden bir daha geçme" havaları)

sağ zihniyet dediğimiz şey de milliyetçilik gibi paralel bir yolda engelsiz olarak son sürat ilerleyen bir başka kavram. hemşehricilik, komşuculuk, sınıf arkadaşımcılık, meslektaşımcılık, bir tanıdığımın eniştesinin abisinin kaynıcılık gibi bütün bu zincirleme insan ilişkilerini içerisinde kapsar ve bunların dışında olan herkesi ikinci plan dediğimiz (kimileri "sikimde değilcilik" şeklinde tanımlıyor) beyin haznesine atar. sağ zihniyet ve milliyetçilik, insanı insan olarak değil, yaşayışları, yiyip içtikleri, avlanma şekilleri gibi gündelik olaylarla kategorilere ayrılmış hayvanlar olarak görüyor.

insan ırkının bir numaralı sorununun sigara yasağı, youtube'un kapatılması, petrol fiyatlarının yükselişi, evlenilecek kızda bekaret arama sorunsalı gibi şeyler sanan genç beyinlerimizin bu tip şeyleri tartışırken şu an, nefes alıp verdiğiniz her an bu sonradan yaratılmış, içinde derin bir uykuda olduğunuz "milliyetçilik" için insanlar ölüyor.

insanları halay çekmeleriyle, doğduğu toprakla, konuştuğu dille, yediği yemekle değil, düşünce ve umutlarıyla kategorize edenlere gelsin.
iletişim olanaklarının hiç gelişmediği zamanlarda bile insanların sınıflandırmaya, kültür ayrıştırmalarına, milletleştirme, sınır koyma, toprak parselleme, racon kesme gibi aç gözlülük oyunlarının başlatıldığı yıllarda, zenginciliğin ve soyluluğun simgesi olan "kültür" iletişim olanaklarının ve teknolojinin gelişmesiyle satılabilir ve tüketilebilir, paraya çevrilebilir bir meta aracına çevrilmiştir.

demek istediğimiz, insanları yaşayışlarına ve giyim kuşamlarına göre sınıflara, milletlere ve kültürlere ayırmanın hayvanları ayırmaktan bir farkı yoktur. hatta bu farkı kapatmak için bile insanlar için bir "besin piramidi" oluşturulmuş, küçükten büyüğe; işçi-köylü « ordu « din adamları «siyasiler « zenginler şeklinde sıralanmıştır.

anarşi denen kavramın ortalıkta gözükmediği; kaos ve karmaşanın binlerce yıldır sürdüğü (hem de devletler tarafından), altın için, petrol için, toprak için milyonlarca insanın devletler tarafından öldürüldüğü ve bunu bile bile "devlet olmazsa kaos olur, kargaşa olur" demek körlüktür, abesliktir.

binlerce yıldır dünyadaki kaos ve karmaşanın sebebi devletler ve devletlerin var olması, sürekliliklerinin korunması adına ortaya çıkarılan sembolik değerlerin "kutsal" addedilmesi de bu başıboşluğun ortaya çıkmasındaki yegane sebeptir.
kısaca insanların içinde doğuştan var olan "bir gruba ait olma" isteğinin kalıplara sokulmasıdır milliyetçilik.
---ama aynı dili konuşan aynı kültüre sahip insanlar birbirine destek çıkmalı atatürk ırkçı mıydı zart zurt.
milliyetçiliğin günümüzde bu sınırlarda kaldığını mı sanıyorsunuz? o halde birkaç sıradan örnek vereyim.

* prof. dr. mehmet öz söyledikleriyle amerikayı kendine hayran bırakıyor!!
- hobareeeeey türkün gücü tey tey

adam yıllardır amerikada, aksanı bile değişmiş. kendini amerikada geliştirmiş, kitaplar yazmış ama herkes hala aha türk asıllı diye kendinden geçiyor. adam sizin yüzünüzden türk televizyonlarında şov yapmaktan ameliyatları bıraktı be.

*mehmet okur nba da ortalığın amına koyuyor!
- oww yeaa le le le sakine !

hayatın boyunca tanımadığın belki de aynı şehirde bile oturmadığın bir adam. niye bu kadar seviniyorsun. senin için lebron james den farkı nedir yani? nasıl bu kadar gururlandırabiliyor seni?

*barış için gelinlik giyerek otostopla israil'e giden pippa bacca bir türk tarafından tecavüz edilerek öldürüldü.
- bir adamın hayvanlığı tüm ülkeye mal edilemez!

ulan sen değil misin türkiyeyle alakası kalmamış insanların bile başarılarından gururlanan "hehe abi türklük böyle bişi işte yawww" diyen. tek bir kişi tüm milleti böyle gururlandırıyorsa nasıl başka bir kişi böyle bir hayvanlık yaptığında -banane benle ne alakası var adamın, türkiyeye mal edilemez- diyorsun. madem öyle o seni gururlandıranların seninle ne alakası var?

herneyse bunlar işin zararsız kısmı. sadece nasıl bir zihniyet bu onu göstermek istedim. işin daha önemli boyutu tarihte kendini ölüme atan milyonlarca insanın çoğunun millet aşkıyla bunu yapması. şimdi biz milliyetçilik duygusu sayesinde kurtuluş savaşını kazandık, düşmanları yendik falan diyorsunuz. çok doğru. peki karşı tarafın askerleri niye canını riske atıyor?
kendi milletleri daha rahat yaşasın daha zengin olsun diye.
sanki yunan ordusundaki askerler türkiyeyi işgal edince her biri kendi derebeyliğini kurup zengin mi olacak? hayır. peki bu adamlar refaha kavuşmak için çok daha risksiz yöntemler varken niye canlarını ortaya koyuyorlar. işte çok basit; insanların içindeki varoluştan gelen vahşetin milliyetçilik düşüncesiyle yontulması.
yani türkiyeyi kurtaran milliyetçilik var olmasa belki de bu adamlar "tanımadığım herifler daha rahat yaşasın diye niye canımı riske atıyorum lan mal mıyım ben" diyecek savaş olmayacak. böyle de tehlikeli birşey işte bu.

- tamam anladık hocu sen milliyetçiliğe karşısın barışarocka falan git sen daha fazla tutma bizi.

işte aslında benim girimin ilginç noktası da burada. ben milliyetçiliğe karşı değilim. çünkü artık pek sevgili entellerimizin anlaması gereken bir şey var. insanlar bir gruba ait olmayı severler, vahşeti kavgayı öldürme saldırma hissini severler. arkalarının kollanmasını severler. taraftarlar, çeteler, aşiretler hep bu duyguyla ortaya çıkar. 17 yaşındaki ergen psikolojisinden kurtulmuş olabilenler bu çete, aşiret, taraftar olaylarını aşarlar da yine de hafif bir milliyetçiliğe takılırlar. yani artık anlayın, herkes sizin gibi değil. insanların yüzde 80i koyun. ve default olarak bu ayarlarla geliyor. siz türkiyede milliyetçiliği bitirirseniz sadece diğer insanlara, devletlere kolay bir sömürge armağan etmiş olursunuz. dünyada bitirmeniz olasılığı zaten çok çok az -ha olursa mükemmel olur ama bu ancak çok uzun zamanla ve gelişimle olacak birşey-. atatürk de bu yüzden mükemmel bir insan bence. şahsen "türk milleti süperdir" söylemlerine kendisinin de çok fazla inandığını sanmıyorum. ancak yara almış ve başkaları tarafından sömürülmesi kaçınılmaz bir milleti milliyetçilik gibi güçlü bir duyguyla bağlamak yapılıcak en doğru şey. evet günümüzde bile. semih cumhuriyetinde herkes süper zeki olabilir ancak maalesef dünyamızda değil. ve insanlar hala hırsı, diğerlerinden üstün olmayı, bir gruba ait olmayı vs. istiyorlar, yaradılış gereğiyle de büyük bir kısmı hep isteyecek.
kısaca herkesin sizin gibi zeki ve mantıklı olduğunu sanmayın, değiller.
bu yüzden dünya barışı da mümkün değil, komünizm de. ve milliyetçilik çağın en gerekli değerlerinden biri.
insanlar ne kadar birbirlerinden farklıysa, o kadar da birbirlerinin aynı. ermenistandaki işçi de, türkiyedeki işçi de benzer dertlerden müzdarip. çinli bir genç aşk acısını benim kadar içten yaşıyor. ve ben, gaz odasındaki bir yahudi kadar korkuyorum ölümden. dedim ya, birbirimizden ne kadar farklıysak o kadar aynıyız aslında.

milliyetçiliği uzun uzun tanımlamaya ne isteğim, ne de yeterli birikimim var. o yüzden kısaca tanımlayıp geçeceğim. diğer milletlere zarar vermek pahasına kendi milletinin çıkarlarını savunmak, ya da kendi milletinin çıkarlarına diğerlerininkinden daha fazla önem vermek olarak tanımlanabilir milliyetçilik. yani, aynı havayı soluyup aynı gökyüzüne bakan, aynı tarihten gelip*(*insanlığın ortak tarihi) aynı kadere giden insanların zihinlerine suni bir set çekmek, sınır çizmektir. ve kötüdür milliyetçilik. kötülüğü de anlatılamayacak kadar gözler önündedir. anlatmaya çalışırsanız, aslında o basit kötülüğün olduğundan kompleksmiş gibi görünmesine/gizlenmesine yol açarsınız. milliyetçi mantığın yarattığı yıkımı, döktürdüğü göz yaşlarını ancak gösterebilirsiniz, anlatamazsınız.

bana, ''git yunanistanda, ermenistanda yaşa. bakalım yunanlılarla ermeniler seni kabul edecek mi'' diyeceksiniz. oralarda yaşayamayacağımı kabul ediyorum. oralarda da tıpkı buradaki gibi milliyetçiler olduğunu biliyorum. ama, oralarda da tıpkı buradaki gibi milliyetçilik zehri ile mücadele eden insanlar olduğunu bildiğim için umutluyum. sanıyorlar ki, ben türk milliyetçiliğini reddettiğim için yunan, ermeni yada amerikan milliyetçiliği ile mücadele etmeyeceğim. ama unutuyorlar ki, ben milliyetçiliğe karşıyım, sadece türk milliyetçiliğine değil. zaten, ikinci dünya savaşında -bütün avrupa sağ partileri ülkelerinin anahtarlarını nazilere teslim ederken- italyan ve yugoslav partizanları, fransa ve yunanistan komünistleri milliyetçiliğe karşı olmanın nasıl bir şey olduğunu nazilere ve bütün dünya'ya göstermediler mi?

evet, insanlık çok farklı kültürlerden oluşuyor. ve bu farklılıklar bizim zenginliklerimiz. yeter ki kendimizi bir gruba dahil etme ihtiyacımızı milliyetçilikle tatmin etmeyelim. muhakkak bir gruba bağlı hissetmek istiyorsak kendimizi, insan sıfatının her türlü ihtiyacı karşılayacak kadar yeterli/yüce bir sıfat olduğunu unutmayalım.