mevsim değişince biz de değişiriz belki diye, günleri haftalarca, haftaları aylarca sayıp, saydıkça daha az tüketiyoruz. koştukça yavaşlıyor, durdukça yaşlanıyor, sustukça çoğalıyoruz. ezbere bildiğimiz sokakları her akşam aynı saatte geçmek biraz daha çekilir olsun diye değişebilen tek şey kulaklarımızdaki şarkılar. mümkünse kim olduğumuzdan bahsetmesinler. nerden geldiğimizden. hele nereye gideceğimizden. nereye gitsek orada hep aynı insanlar yaşıyor. hangi evden dışarı baksak hepsi bizim mahalle. birbirimizle bir araya geliyoruz bazen, biz insanlar. hava nasıl? saat kaç? sen nasılsın görüşmeyeli? görüşmezken ne kadar iyi halbuki. biraz zaman geçince bir görüşme hakkı alır gibi çıkıp geliyorlar, nezaketen gülümsüyoruz. kimi görsek yüzünde aynı kişi. herkesten bir parça mı almış ne... kimseye katlanamıyoruz. kiminin arabasından on dakika sonra iniyor, kimine yemek bittikten hemen sonra kapıyı gösteriyoruz. merhaba, merhaba. uzatmayınız. uzattık biz sizi. görmüyoruz. duymuyoruz. hissetmiyoruz. bir öfkelensek, her şey bitecek. ah, bir öfkelenebilsek... kınından bir çıksa. yırtmadık gökyüzü bırakmasa. her şey başa dönse. yeniden başlasa. binlerce kere yaşasak da sonu aynı yere çıkacak olsa varsa. bilmedik bir şehir kalsa. bir tek göz olsun farklı baksa. zaman sıfırlansa. bir kere daha yaşasak. bir kere daha ölsek. bir kere daha pişman olsak ne olacaksa. buradan başka, nereye varacaksa.
kafalarımız bomboş. kafalarımız bi dünya. nasıl da boku yediğimize hayret ediyoruz. içimiz bomboş. içimiz bi dünya. ebe olsak bulamıyor, saklansak kayboluyoruz.
kafalarımız bomboş. kafalarımız bi dünya. nasıl da boku yediğimize hayret ediyoruz. içimiz bomboş. içimiz bi dünya. ebe olsak bulamıyor, saklansak kayboluyoruz.