lord of war
afrika düzlüklerindeki iki küçük kız çocuğu;

- beyaz adama sor o bilir.
- bayım, kolum yeniden çıkar mı?

işte tüm filmi özetleyen diyalog. sinema tarihi ve teknolojik gelişmeler hakkında bilgim yok. ama bu film, silah ticareti ve savaşlar üzerine yapılmış en dürüst film olmasının yanı sıra dünyanın acımasız gerçeklerini yüzümüze tokat misali vuran bir başyapıt.

fabrikada iki parmak arasında başlayan yolculuğunu masum bir erkek çocuğun beyninde bitiren bir merminin yolculuğunun görselleştirilmesiyle başlıyor film. ve mermiden görünmeyen toprak üstünde sırtı size dönük olarak konuşmaya başlayan yuri orlov*(*nicholas cage)'un şu sözleriyle;

"dünyada şu anda dolaşımda beş yüz elli milyon ateşli silah var. buda gezegendeki her on kişiden birinde silah olduğu anlamına gelir.(ciddi bir rakam diye düşündüm ve safça, devamında silahsızlanmaya davetiye bekledim.) şimdi sorulması gereken, kalan on biri nasıl silahlandıracağımız.( yuh. ben cidden safmışım. filmin adı savaş tanrısı ve adam başrol oyuncusu tabii ki savaş taraftarı olacak. ah salak kafam.)"

1970lerde sovyetler birliğinden yahudi rolü yaparak kaçan iki çocuklu bir ailenin büyük oğlu olan yuri bir gün istemeden içine düştüğü rus mafya hesaplaşmasının üzerine, (ona göre) içindeki cevheri keşfediyor şu sözlerle;

"o zaman anladım. vurulan ben olsam bile bu kadar iyi anlayamazdım. restoran işine girersiniz çünkü insanlar hep bir şeyler yemek zorundadır. o gün kaderimin başka bir temel insan ihtiyacını karşılamak olduğunu fark ettim. *(*silah)"

birçok insanın başına aynı olay geldiğinde ölüm gerçekliği nedeniyle farklı yönlere yönelmesi gerekirken, zaten kaybedecek bir şeyi olmadığını düşünen yuri yi ölüme aracı olmaya itiyor. ve babasının tanıdığı kişiler aracılığıyla silah kaçakçılığına başlıyor.

" ilk silah atışınız ilk seks yapışınıza çok benzer. ne yaptığınız hakkında hiçbir fikriniz yoktur ama heyecan vericidir ve şu veya bu şekilde çok hızlı biter."

silahların vermiş olduğu heyecan yanında parayı da getirince yuri kardeşini de yanına alarak işi yavaş yavaş büyütür. çok paraya ihtiyacı vardır çünkü aşıktır. ã¢şık olduğu kişi *(*bridget moynahan) ile aynı mahallede büyümüş olmalarına rağmen, kız ünlü bir fotomodel olduğu için yuri parası olmadan ona yaklaşamayacağını düşünmektedir.

" cehennemde bile bir melek görmeniz mümkündür."

yuri kazandığı paralar sayesinde, türlü yalanlar söyleyerek, oyunlar oynayarak, aşık olduğu kadına yaklaşır ve yaşadığı cehennemdeki melek ile evlenmeyi başarır. mutludur fakat söylediği yalanlar nedeniyle eşine vaat ettiği yaşamı sağlayabilmesi, yani eşini elinde tutabilmesi için daha çok paraya ihtiyacı vardır. işleri büyütür ve kıtalar arası çalışmaya başlar. bunun için çok fazla çabalaması gerekmez. hali hazırda dünya üzerinde afrikanın çorak düzlüklerinde ki kabile çatışmalarından tutunda, dünya devi olan sovyetler birliği ile afganistan arasında hala devam etmekte olan savaşlar mevcuttur. din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın bedelini ödeyen herkese silah satar. kardeşiyle birlikte lübnan da şahit oldukları küçücük çocukların kurşuna dizilme sahnesinin ardından, müdahale etmek isteyen kardeşine söylediği şu sözler fikrini açıkça ortaya koymaktadır.

"bu bizim savaşımız değil! hadi gidelim."

onu ilgilendiren, başarı ve paradır. başarıya ve paraya giden yasadışı her yol ücretini ödediğinizde yasalara uygun hale getirilebilir. önemli olan kimleri tanıdığınız ve bu kişilerin fiyatının ne olduğudur. yuri işini yavaş yavaş büyütürken bir interpol ajanı olan jack valentine *(*ethan hawk) onu fark eder ve peşine düşer. her defasında tam enseledim dediği anda hep ellerinin arasından kaçırır. çünkü yuri daha fazlasını kazanabilmek için dağıttığı paralarla hep ondan bir adım öndedir. yeri gelir, dostlarının haber vermesi sayesinde, bir geminin adı saniyeler içinde değiştirilir. yeri gelir, bir askeri helikopter ambulans helikopteri haline getirilir. tabii ekinde hazır olan yasal belgelerle.

bu kovalamaca çok uzun bir süre devam eder. valentine yaklaşır, yuri kaçar. valentine yasadışı olduğunu bildiği halde yasal göründüğü için hiçbir şey ispatlayamaz ve her defasında serbest bırakır. yasaları korumak adına bile yasaları çiğnemeyen valentine, afrika'nın uçsuz bucaksız düzlüğünde yardımcısının "burada her gün binlerce insan ölüyor, bırak öldüreyim." teklifini geri çevirir. yuri yi 24 saat gözlem altında tutma hakkını kullanıp orada elleri kelepçeli olarak bırakır gider.

takip etmekle yakalayamayacağını anlayan ajan yuri'nin evini gözlem altına alır fakat bu da bir sonuç vermeyince eşiyle konuşmaya karar verir. bu sırada sovyetler birliği çöker, yuri ukraynalı olmasının avantajı ve akraba bağlantıları sayesinde parasına para katmaya devam eder. sovyetler birliğindeki yönetim boşluğundan faydalanarak elde ettiği silahları, afrika'nın amerika'da öğrenim görmüş kanlı diktatörüne satar. bir sohbet sırasında yarım ingilizcesiyle kendisine "savaşan tanrı" adının takıldığını söyleyen diktatörü düzeltip, "savaşan tanrı değil, savaş tanrısı" dediği anda, "aslında o sensin" der diktatör. böylece yuri'nin adı savaş tanrısı olarak kalır ve onunla birlikte bir rakibini öldürerek, bir ortaklığa kanlı imzasını atmış olur.

evine döndüğünde eşini yatakta çıplak bir şekilde ağlarken bulur. ne olduğunu sorduğunda eşinden şu cevabı alır;

"onların hiçbirini giyemem. ne elbiseleri giyebilirim, ne mücevherleri takabilirim, ne de bu evde yaşayabilirim. çünkü hepsi kanlı parmak izlerini taşıyor"

eşinin eline ajan valentine'nın kartını bulan yuri her ne kadar inkar etse de eşine söz verir. eşini ve oğlunu kaybetmemek için silah kaçakçılığı bırakıp kereste ticaretine başlar. ama bu yasal ticaret asla ona istediği heyecanı ve parayı getirmez. ve tabii ki geçmişte kanla attığı imzanın ortağı gelir onu evinde bulur. yuri 6 aylık temiz dönemin ardından diktatörün cazip teklifine hayır diyemez. olanları tahmin eden eşi yola çıkacağı gün yuri'yi izler ve tüm bilgi, belgelerin saklı olduğu konteynırı bulur. yuri bu sırada kardeşini razı ederek yanına alır ve afrikaya gider. götürdüğü silahları teslim etmek için gittiği "özgürlük savaşçıları"nın çadır köyünde yeğeni yaşında bir çocuğun sırf kamp dışına koştuğu için annesiyle birlikte palalanarak öldürüldüğünü gören kardeşi, vicdanının sesini dinler ve silahları satmaktan vazgeçer. abisine gördüklerini anlatarak, vazgeçmeleri gerektiğini söyler. ama aldığı cevap en baştaki cevapla aynıdır.

"bu bizim savaşımız değil"

abisinin fikrini değiştiremeyeceğini anlayınca kamyonlardaki silahları yok etmek için harekete geçtiğinde özgürlük savaşçıları tarafından öldürülür. kardeşinin cenazesini yanına alarak evine dönen yuri'yi kötü bir sürpriz beklemektedir. eşi, oğlunu da yanına alarak onu terk etmiştir. gitmeden öncede konteynırdaki bütün belgeleri ajanı teslim eder. tutuklanmış olmasına rağmen çok rahat görünün yuriyi sorguya çeken valentine ile aralarında şu konuşma geçer:

y-keyfini çıkar.
v- neyin?
y- bunun. nefret ettiğin her şey olduğumu söyle. kötülüğün vücut bulmuş hali olduğumu. öyle ki toplumun dokusunun bozulmasının ve dünyadaki bu kargaşanın tek sebebi sensin de. tek kişilik bir soykırımım. söylemek istediğin her şeyi şimdi söyle. çünkü fazla zamanımız yok.
v- beni hiç dinlemedin mi? yoksa hayal mi görüyorsun? sen yazılmış her silah ambargosunu ihlal ettin. burada seni defalarca ömür boyu hapis cezasına çarptırmaya yetecek kadar kanıt var. hayatının gelecek on yılını hücrenden mahkeme salonuna gidip gelerek geçireceksin. ki bu daha cezanı çekmeye başlamadan geçecek zaman. şu anda bulunduğun durumun ciddiyetini tam olarak anlayabildiğini sanmıyorum.
y- ailem beni reddetti. karım ve oğlum beni terk etti. kardeşim öldü. güven bana, bulunduğum durumun ciddiyetinin fazlasıyla farkındayım. ama sana söz veriyorum mahkeme salonunda bir saniye bile geçirmeyeceğim.
v- hayal görüyorsun.
y- seni seviyorum jack. tamam, belki sevmiyorum ama anlıyorum. şimdi sana neler olacağını anlatayım. bu şekilde sende kendini hazırlamış olursun.
v-(gülümser) tamam
y- birazdan şu kapı çalınacak ve dışarı çağırılacaksın. koridorda rütbece üstün olan bir adam göreceksin. önce, yaptığın iyi işler için sana iltifatta bulunacak. dünyayı daha iyi bir yer yaptığından söz edecek. hatta ödül ya da terfi bile alacaksın. ve sonra sana serbest bırakılacağımı söyleyecek. itiraz edeceksin, hatta istifa etmekle bile tehdit edeceksin. ama sonunda ben serbest kalacağım. serbest bırakılma sebebim, senin mahkã»m olmam gerektiğini düşünme sebebinle aynı. gerçekten günümüzde yaşayan ve kendilerine lider diyen en iğrenç ve acımasız insanlarla çok yakın ilişkilerim var. ama o adamların bazıları senin düşmanlarının düşmanlarıdır. ve dünyanın en büyük silah taciriysen, ki kendisi patronun olan birleşik devletler başkanıdır ve kendisi her gün benim bir yılda yaptığımdan fazla satış yapar, bazen silah üstünde parmak izinin bulunması utanç verici olur. bazen silah satmanın hoş olmayacağı güçlere silah satarken benim gibi serbest çalışan güçlere ihtiyaç duyar. yani sen bana kötü diyorsun ama ne yazık ki dostum ben gerekli bir kötüyüm.
-------ve kapı çalar----
v- sana canın cehenneme derdim ama bence sen zaten ordasın.

serbest bırakılmasının ardından artık endişelenecek hiçbir şeyi kalmayan yuri, işine geri döner. başlangıçtaki gibi vurucu bir konuşmayla, gerçekleri sadece ajanın değil bizimde yüzümüze vurarak, mermiden görünmeyen toprağın üstünde sırtını döner ve yoluna devam eder.

" dünya kime miras kalacak biliyor musunuz? silah tacirlerine... çünkü başka herkes birbirini öldürmekle meşgul. hayatta kalmanın sırrı bu. asla savaşa girme, özellikle de kendinle!!"

yuri bir film karakteridir. oysa;

"bu filmin konusu, gerçek olaylara dayanmaktadır. silah kaçakçıları zenginleşmeye devam etseler de, dünyanın en büyük satıcıları hala abd, ingiltere, rusya, fransa ve çin'dir. bu ülkeler ayrıca birleşmiş milletler güvenlik konseyinin beş daimi üyesi konumundadır." *(*ironi)

işte bunlar bilip de susmayı tercih ettiğimiz, bana dokunmayan yılan bin yaşasın felsefesinin getirisi olan gerçeklerdir.