'elit bürokrasi' ya da 'laik elit bürokrasi' son günlerde kulağıma sıkça çalınan iki ifade.

''ortaçağ aristokrasisinden betermişler. köylünün cahilin fakirin a..na koymuşlar. herşeyi çıkarlarına göre yönlendirmişler. tüm gücü ellerinde tutuyorken, mutlu mesut yaşıyormuşuz. iktidar elden gidince gayrımeşru yollara başvurmuşlar. bizi değirmen taşı gibi döndürmüşler.biz uyuyormuşuz. şimdi uyanır gibi olmuşuz... ''

'yukarıda geçenlerin gerçekle hiçbir ilgisi yoktur' modunda yazdığıma bakmayın. anca geçmiş zamanın rivayetinde anlatınca sindirilebilir geliyor. şu elitler, kaç kişiler? nasıl yaşarlar? bizden ne isterler? bu konular çokça tartışılır oldu. benim değinmek istediğim, bu elit bürokrasinin bahçesi,( arka bahçesi demedim!) bürokrasinin eşi, çoluğu çoçuğu, şakşakçısı. 'safça' korkuları olan ve bu korkuları hiçbir mantık süzgecinden geçirmeden söylemeleri hep mazur görülebilen, bir de konumları itibarıyle ciddiye alınan, üstüne üstlük tüm halkın sesi olduklarını iddia eden gurup. ayrışmanın diğer yakası. uzlaşmacı söylemleriyle ortada salınan bazı iyi niyet elçileri diyorlar ki: bir çözüm olacaksa onları dahil etmeden olmaz. onları anlamaya çalışalım. endişelerinde samimiler...vs. anahtar kelimler:' haklı endişeler- anlamaya çalışmak- çözüm-ortak payda.

anlamaya çalışmak için elit bir semtte modern bir hayat yaşayan laik ötesi teyzeye kulak verelim: 'ülkeyi iran'a çevirecekler, hepimizin başını zorla kara çarşaf geçirecekler, sonra boyundan sıktırıp boğarak öldürecekler. suç işleyenin boynu vurulacak. kız çocukları bale yapamayacak, zorla namaz kıldırılacak. kadınlar ve kızlar evden dışarı çıkamayacak. oruç tutmayan ve namaz kılmayanlar öldürülecek...'

anlamaya çalışıyorum . çünkü benim de endişelerim vardır. mesela gece lambası açık uyuyamam. deprem olacağını düşünürüm. rüyamda ayakkabı görürsem sıkıntı olacağına yorarım. yalnız ve karanlık bir sokakta yürürken birisinin beni takip ettiğini birazdan kafamı baltayla keseceğini düşünürüm. bazı yiyecekleri yediğimde psikolojik sebeplerden hazımsızlık yaşarım...vs vs.

ama ne yalan söyleyeyim şöyle endişelerim olmadı: hepimiz fişleneceğiz. kolumuza beyaz bez bağlayacaklar. okuduğumuz kitaplar dergiler gazeteler toplatılacak. kamusal alanlar o kadar genişleyecek ki yakında hastaneye postaneye kolunda beyaz bant olanlar giremeyecek. her yer kamusal alan , tek kitap anayasa olacak (1982 model). anayasaya iman etmeyen 1000 yıl geriye ışınlanacak.

benim bu endişelerimi anlamlandırmak için kim kafa yorar allah aşkına? sadece profesyonel yardım için psikoloğa yönlendirilirim.

bu sınıf ve bahçesi korkuyor. ayrıcalıklarını kaybetmekten korkuyor. intikamdan korkuyorlar. özgürlük isteyen bir zümrenin özgürlüğü elde ettiğinde -ki bunu ancak iktidarı kazandığında başarabilir - gücünü özgürlük kısıtlaması yönünde kullanacağından korkuyorlar. çünkü korkmak ve bu şekilde mızmızlanmak işlerine geliyor. onlar da biliyorlar; bireysel ilişkilerde intikam ihtimalini göz ardı edemeyiz elbet ama toplumsal intikam kolay kolay gerçekleşmez. tarih bilgim bunu ancak çılgın diktatörlerin yaptığını söylüyor. ama teyze diyecek ki ' rte de diktatör, hem de çok çılgın'. neyse teyze susun yoksa ben çıldıracağım.

bu endişe hikayesi, yeni kardeş geldiğinde kıskançlık krizine giren çocuklardan başka bir şey çağrıştırmıyor bana. anlamaya çalışıyorum; 'zaman...' diyorum.
biraz büyüyecek ve kardeş sevgisini tadacaklar.
okumayı severim. son zamanlarda çok fırsat bulamamaktan yakınsam da, severim. iyi yazıyı kötü yazıdan ayırt da edebiliyorum, şükür. taraf gazetesi'nin iki gündür yayınladığı 'darbe günlükleri' serisi, gerçekten söylenen kişilere aitse şapka çıkarıyorum. uzun süredir bu kadar akıcı ve güzel bir yazı okumamıştım. zaman su gibi aktı geçti.

laik elit diye tanımlanan 'şey', bir kukladır. konuşan, slogan atan, bayrak taşıyan kendisi değil, vantrloktur aslında. çünkü kendine ait bir düşüncesi yoktur. sahip olduğu idefiks bile yüz yıldır söylenmekten 'örümcek' bağlamış kemalizm safsatasından başkası değildir.

tv karşısında zap yaparken, şans eseri vatanın elden gideceğini işitse, meydanlara çıkıp bir şeyler söylemekten alamaz kendini. kömür karşılığı oyunu satan (bunu da anlamıyorum, bir tek ben mi perdenin ardında kullandım oyumu, kömür dağıtılan yerlerde açık oy uygulaması mı yapıldı) cahil halkla bir değildir. o, vatandaştır. ve vatanın ikbalini halk'a bırakamaz. gerekirse incredible hulk olur, yine bırakmaz. demokrasi çığlıkları atar, ama gerekirse darbe yapılmasından yana olur. kardeş katlinin vacip olması sorulsa, kınım kınım kınar oysa. devletin geleceği için yapıldığını söyleseniz, bön bön bakar yüzünüze.

laik elit, kendini nimetten sayandır. olmazsa olmayacağını düşünür. oysa, olmasa da olur'dur. işin kötüsü, daha 18 yaşından yeni gün almış çocuklar böyle ebeveynlerin ürünü olduğundan yaşama birkaç sıfır yenik başladığı için bunlar tarafından eğitilerek (biri eğitim mi dedi?) meydanlara çıkarılmaktadır.

nasyonal sosyalizmin bayrak yarışçıları. siz nasyonal da olsa sosyalist olamazsınız. gözünüz gerçeklere kapalı, atatürk dogmasından başka. onu da kendi özgür irade ve anlağınızla değil, size empoze edildiği biçimiyle öğrendiğiniz için, kendini geliştiremeyen bir insanın, kendini geliştiren bir hayvandan daha aşağı olduğu gerçeği karşısında; hayvandan bile daha aşağıdasınız. yazık size...