ukte butonuna ilk kez tıkladım ve karşıma bu başlık çıktı. koku hafızası zaten bir uktedir. başlığı açılıp içi en güzel yazıyla doldurulsa bile.

güzel bir koku can yakar mı? koku hafızası işte buna yarar: iç acıtır. onlarca insanın arasından geçerken, birden o'nun kokusunu aldığını duyumsayınca insan; kemiğine bıçak dayanmış gibi acır. kanamaz ama. kan kokusu, o güzelim kokuyu bastırmasın diye kim bilir?

şu da var: koku hafızası yalnızca kullanılan parfüme vs. koşut bir hafıza türü değildir. buradaki hafızaya konu koku ten, belki biraz ter (ki bu insanı cinsel bakımdan az da olsa uyaran bir etkiye sahiptir) ve yapay diğer kokuların (parfüm, deodorant vs.) bileşiminden oluşmaktadır. o yüzden kokusu anımsanan kişi dünyanın en ortalama parfümünü kullansa bile kendine özgü bir ten kokusunu işlemişse anımsayanın burnuna (ruhuna?); bu hafızadan kaçamaz.

meseleyi geçmişte kalan sevgili üzerinden ele almamak gerek yalnızca. eti puf kokusu sizi çocukluğunuza döndürebilir bu bağlamda. ama acıtır mı? adına başlık açmaya değer mi? ukte verdirtir mi? bence tüm yanıtlar olumsuzlaşır bu aşamada...
işe yeni başladığım dönemlerde bir gündü. yenidoğan bebeklerini emzirmeye çalışan annelere yardım ediyor, nasıl daha sağlıklı bir emzirme gerçekleştirebileceklerini gösteriyordum. ki bir dönem yurtdışında gerçekleştirilen bir çalışmada yenidoğan bebek, anne karnına rastgele bırakıldığında dirseklerinden güç alarak memeye ulaşmış emmeye başladığı gözlenmiş. bu bilgiyi yeni edindiğimiz günlerden bir gündü işte. diğerlerinden gün olarak büyük bir bebeği (10 günlüktü) annesinin göğsüne tutturmaya çabalıyorduk. anne ile birlikte o kadar çok uğraştık ki, sonunda ikimizde pes ettik. bebek memeye kadar ulaşıyor, ağzını açıyor ama emmeyi reddediyordu. sonunda anne ağlamaya başladı, ardındanda bebek. ne yapacağımızı şaşırmış bir halde arkadaşlarla birbirimizin yüzüne baktık, anneyi sakinleştirdikten sonra soru sormaya başladık.

- uykusuz musun?
+ hayır.
- bugün farklı bir gıda yedin mi? soğan sarımsak gibi (kokulu gıdalar sütün tadını ve kokusunu değiştirir)
+ hayır.

o mu, bu mu, şu mu derken hiç birşey bulamadık. bebek düşük doğum ağırlıklı olduğu için küvözde kalıyordu. anne evden belirli saatlerde gelip emziriyor, en son bir miktar sütünü tirle ile sağarak bırakıyor, gecede bu süt bebeğe biberonla veriliyordu. bebek odasındaki arkadaşlarla konuştuk, bebeğin bir sorunu olup olmadığını sorduk. yok cevabını aldık.

tekrar anneye döndük. doğumdan bugüne farklı ne yaptığını sorduk. düşündü, düşündü ve '' banyo yaptım ama bu etkilemez sanırım'' dedi. arkadaşlarla bir süredir kendi aramızda tartıştığımız bir konuyu ispat eder nitelikteki bu bilgiyle altın bulmuş gibi sevindik.

- etkilemez olur mu hiç! doğum anında terledin. kan ve ter kokusu birbirine karıştı ve bebek senin ilk bu kokunu aldı. şimdi sabun ve parfüm kokuyorsun, senin annesi olmadığını sandı sanırım.
+ e napıcaz peki?
- seni terleteceğiciz.
+ nasıl?
- biraz hareket et, şu koridoru birkaç kez üstünde mantoyla yürü, terle.
+ peki. umarım haklı çıkarsınız çünkü hiç yürüyecek gücüm yok. ama bebeğim için seve seve katlanırım.

yaklaşık yarım saat yürüdü. ve öyle yorulduki, daha doğum yapalı on gün olmuş, doğum yorgunluğunu bile atamamış olan o kadın bebeği için son enerjisini kullandı. veee terledi.

bebeği tekrar kucağına verdik. merakla toplanan bütün arkadaşlarla birlikte izlemeye başladık. sonucu biz dahil doğum katındaki doktorlar da merak ediyordu. bebek memeye yaklaşması ile kavrayıp emmeye başlaması bir oldu. bebeği ürkütmeyeceğimizi bilsek hep birlikte alkışlayacaktık, o derece mutlu olduk. yavaş yavaş herkes dağıldı ve gözyaşları terle karışan anne ile bebeği yalnız bıraktık.

yenidoğan annesini göremez ama dokunabilir ve koklayabilir. işte daha yeni doğduğumuzda ömrümüz boyunca bize eşlik edecek koku hafızasının ilk adımı böyle atılır.