dört kişiyiz. istanbul un en gri zamanları, yağmur yağıyor ve üstelik bir bayram günü. ben bayramları severim yani severdim, sevgimi zaman mı körertti yoksa insanlar mı bilemiyorum. ya da istabul a bayram yakışmıyor, o bayramlıkları giydiremiyorum istanbul a sanırım. herneyse.. bu aralar çıkarmadığı bir elbise varsa istanbul un o da soğuk. işliyor iliğimize. arkadaşlarımın biri antalya dan, biri düzceden birisi de yakın bi yerden gelmiş. kaale almadığımdan nereden geldiğini söylemek istemiyorum.

düzce den ve antalya dan beni ziyarete gelen arkadaşlarım sevgililer. antalya dan gelen arkadaşım istanbul da okuyor aynı zamanda. yani istanbul u tanıyor az çok. neyse, açız, yemek yiyelim diyoruz. arkadaşlarımada gelin buraya da bir yemek ısmarlayayım sizlere demişliğim var. geldiler. ee yemek yiyelim o zaman dedim içimden. sesli de demiş olabilirim hatırlamıyorum. ne yiyelim ne yiyelim diye düşünürken arkadaşım mcdonald s ı önerdi. gençturkcell in kampanyasına riayet edelim, 4 alalım 2 ödeyelim dedi. istanbullu olan dedi bunu, sanırım birazda bundan kaale almıyorum kendisini. yahu bu kadar yüzsüz bi adam olamaz, yanıma gelir gelir yemek yer gider. yok bişey de diyemiyorum, seviyorum lavuğu. neyse. iş yerinin verdiği sodexho denen icat var neyseki. misafirliğime gelen arkadaşlarımla beraber iş yerime yaklaşık 10 dakika uzaklıktaki mc e gittik. bir kalabalık bir kalabalık görseniz sanki bedava birşeyler dağıtıyorlar zannedersiniz. bi ton para verip üstelik sağlıklı beslendiklerinden haberdar olan insanlar yığını görüyorum önümde. "amaaa lezzetliii" deyişlerini duyuyorum her yiyişlerinde. bizde o güruha dahil olduğumuzdan sesimi çıkartmıyorum. muhalefetimi içimde patlatıyorum.

giriyoruz sıraya, bi ton bekliyoruz sırada. siparişlerimizi veriyoruz sıra gelince bize. ödemeyi sodexho ile yapacağım için bi sıkıntı yok bende. allah korusun aksi bi durumda ödeyeceğim 25 liralık nakit meblağ büyük bi çöküntüye yol açar bünyemde. üç günlük yemek param yahu o benim. siparişleri hazırlıyor hızına yetişemeyeceğim kadar aceleci davranan eleman. tabii o kadar insanla uğraşmak kolay değil, üstelik güler yüzlü olmak zorundalar. neyse hazır siparişleri alıyorum paket bi şekilde, uzatıyorum sodexho yu. "beyfendi maalesef sodexho cihazımızda arıza var, kullanamıyoruz cihazı, bu durum için kusura bakmayın." "ışıkları kim kapattı" diye bağıracağım neredeyse, dünyam kararıyor *(*bağırmış olabilirim). 25 lira nakit ödüyorum cebimden. içime doğar benim kardeşim yaa, ben biliyorum iyi yürekli bii insanım. düşündüğüm de böyle bi olasılığı arkama bakmadan kaçmalıydım halbuki.. iş işten geçti deyip çıkıyoruz.

iş yerime dönerken 'ya 25 liraya tanesi 1 liradan 25 tane kır pidesi alırdık, tüm kadıköy ü beslerdik şerefsizim' diye düşündüm. yemek yerken de yediklerimin kır pidesi olmasını hayal ettim, konsantre olamadım yemeğe *(*gülmeyin bak).

ne zaman kır pidesi yesem bu olay aklıma gelir, daha bi severim kır pidesini. kır pidesi candır.