büyücü kazanlarında unu kanla karılan kelimeler öyle ölümcül kesikler vurdu ki dudaklarıma, bir genç kızın ipekten örülü dağarcığı nasıl sökülüp de ipek ipli bir darağacına dönüşür anladım...

beni 'k'andırıyorken her seferinde dilin ve tanıdık birşeyler andırıyorken tenin, annesinin gözlerinde kendi yansımasını gören bir bebek gibi sana bakmaya devam edecektim, sır dolu aynayla tanışana dek.

öyle ya içinde o denli 'sır' barındırdığından mı bu denli baktırır aynalar kendine yahut her seferinde daha güzeli olmadığı yalanı mı cezbeder insanı?!
oysa senin de yıllanmış şaraplar tadında asırlık sırların vardı o zamanlar.. biricik anahtarının yerini tek benim bildiğim bundeslade oldun sen ve iskender'in bile haberi yoktu bundan. ama anahtarının bende olması birşey ifade etmiyordu çoğu zaman. aynı genç kızın çeyiz sandığındakilere pırıltılı gözlerle bakıp da geri koyduğu zamanlarda, ben hep tersine çeviriyordum. açacağıma daha da kilitliyordum ve daha açamadan içine kilitliyordum kendimi. çok kilitliyordum. ışık sızmadan göremiyordum içindekileri ve koyu renk yabancılıklar çekiyordum klostrofobik yalnızlıklarda.

lalena'yı suçlayamıyordu donovan ve biz bir kutunun iki ucunda, kutunun düşüp kırılmasını bekliyorduk. karanlık öpüşmelerden, ılık sevişmelerden nasiplenmiyorduk o vakit, yalnızlık her zaman aldatılmaya mahkã»m bir yedek sevgiliydi bizim için. hiçbirşey beklemeden yanımızda olduğunu sanırken biz, aslında hayatımızdaki en kıskanç bakıştı. çünkü paylaşılamıyordu kimseyle üstüne üstlük bizi de paylaşmıyordu..

şimdi sen..
orada mısın?
bunları okuyor musun?!

***
kelimelerimle asacaklar beni. kömür karası saçların yerine kelimelerime asacaklar.
üst üste dizip hepsini, boyumu biraz aşana kadar, ince uzun bir 'l' dolayacaklar boynuma.
kitaplarımı koyacaklar ayaklarımın altına. annemin çok okuma dediği kitaplarımı. en son onlar kurtarmaya çalışacak beni.
her zaman değerli bir basamak oldu shakespeare.
boyumu uzatmaya çalışacak bukowski,
parmaklarının ucunda dur diyecek, balerin ol diyecek iskender.
yılların yükü gelecek üstüme, yapamayacağım. herşeyi herşeyiyle (tarta)bilen bir melek konacak omzuma, çıplakken perdeyi kapatan, üşüyünce ellerimi ısıtan melek. son kez havalanmak için c'esaretsiz tenimden, tüm ağırlığını bırakacak önce üstüme. sonra kitaplar düşecek birbirinin üzerinden, aynı anda geri kalanları da tozlu raflarımdan dökülecek. annem irkilecek, kedi sanacak belki. kelimeler yakalayacak beni, kendi kendilerini söyleyecekler, soluğuma gerek kalmayacak.
kitaplarla yükselip, kelimelere tutunup öleceğim. kimse farketmeyecek...