jandarma istihbarat terörle mücadele. böyle yazmış adını ulu devlet. ne paydos zilini beklemiş, ne aybaşını. jitem, devletin kanını emen bir kene olarak senelerce varlığını sürdürmüş, şimdilerde ise kimsenin adaletin uzanamayacağı yerde duramayacağına olan inancın yeşermeye başladığı gelişmeler sebebiyle eski rahatlığa sahip olmadığından -ve başka adla- kim bilir devlet yeniden kanlanıp palazlanıncaya kadar yarıölü biçimde öylece duran bir örgüt. daha ağır ifadeler kullanmak isterim ama söylediklerimin siteyi zor durumda bırakmasından korkarım.
bir haftada tam üç kere rüyamı esir alan bu korkunç örgütün faaliyetleriyle ilgili olarak, eskiden pkk üyeliği yapmış ve itirafçı sıfatıyla jitem kadrosuna dahil edilmiş ve şu an isveç'te bulunan abdülkadir aygan'ın geçmişe yönelik söylemlerine atıf yapmak yeterli olacaksa da, ben bu durumu yormadan edemiyorum...
kendi kendilerine bir adalet sistemi kurmuş adamlar. hukuk süreciyle kesinlikle bağlı olmadan hareket etmişler. öyle ki bu yarı-resmi örgüt karşında devletin resmi kuruluşları bile çaresizce olan biteni izlemekten başka bir şey yapamamış. şüphe duydukları insanları istedikleri an istedikleri yerden (burası evlerinin önü veya mahkeme çıkışı olabilir, hiç fark etmez) 'alarak' (bu kelimeye de ayrı bir altanlam izafe etmişler) kendi üslerine götürüp burada çoğu kez işkence ile sorgulamışlar; masum olduklarına kanaat getirdiklerini 'ötecekleri' endişesiyle, suçlu olduklarına inandıklarını da zaten normal bir şey yapmıyormuşçasına; suçlu olmalarının doğal sonucunu infaz ediyormuşçasına kafalarına sıkıp kimi zaman yakmış; kimi zaman kuyulara atmış; kimi zaman kimsesiz mezarlara zoraki misafir olarak ithal etmişler.
kimsenin kendisinden hesap soramayacağını düşünen/bilen ve insanların canlarını alma konusunda vesile oluşunu aslında layıkıyla yorumlayamadığı için kendini tanrı sanan (bunun başka türlü izahı olamaz) komutanlar; bütün insanlık dışı bu faaliyetlerden haberi olan ve buna çanak tutan başbakan mertebesinde bile bulunmuş birçok siyasetçiler; hukuk eğitimi almış, savcı-hakim olmuş olmasına rağmen her nedense kurulan ve adına hukuk terminolojisinde 'tahkik sistemi' denen bu kumpasa çanaklık etmiş ve yüzlerce insanın ölmesini, binlerce insanın ölmekten beter halde geride kalmasını 'sağlamış' cüppeliler... evet, onlara göre bu 'sebep olmak' değil, 'sağlamak'tır. çünkü yaptıklarının doğru olduğunu, ülkenin terör belasından kurtarılmasının ancak böyle mümkün olduğunu düşünmektedirler.
işte bu zihniyetle, halkın aptal olduğu ve genel seçimde yine ezici üstünlüklü bir sonuç çıkması durumunda hükümetin orduca devrilmesi gerektiğini ileri süren eşşek kadar apoletli genelkurmay başkanlarının sahip olduğu zihniyet arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. en doğrusunu bildiklerini düşünürler çünkü. ve bilmezler, 'bildiğini sanan birine öğretmek imkansızdır'.
bir haftada tam üç kere rüyamı esir alan bu korkunç örgütün faaliyetleriyle ilgili olarak, eskiden pkk üyeliği yapmış ve itirafçı sıfatıyla jitem kadrosuna dahil edilmiş ve şu an isveç'te bulunan abdülkadir aygan'ın geçmişe yönelik söylemlerine atıf yapmak yeterli olacaksa da, ben bu durumu yormadan edemiyorum...
kendi kendilerine bir adalet sistemi kurmuş adamlar. hukuk süreciyle kesinlikle bağlı olmadan hareket etmişler. öyle ki bu yarı-resmi örgüt karşında devletin resmi kuruluşları bile çaresizce olan biteni izlemekten başka bir şey yapamamış. şüphe duydukları insanları istedikleri an istedikleri yerden (burası evlerinin önü veya mahkeme çıkışı olabilir, hiç fark etmez) 'alarak' (bu kelimeye de ayrı bir altanlam izafe etmişler) kendi üslerine götürüp burada çoğu kez işkence ile sorgulamışlar; masum olduklarına kanaat getirdiklerini 'ötecekleri' endişesiyle, suçlu olduklarına inandıklarını da zaten normal bir şey yapmıyormuşçasına; suçlu olmalarının doğal sonucunu infaz ediyormuşçasına kafalarına sıkıp kimi zaman yakmış; kimi zaman kuyulara atmış; kimi zaman kimsesiz mezarlara zoraki misafir olarak ithal etmişler.
kimsenin kendisinden hesap soramayacağını düşünen/bilen ve insanların canlarını alma konusunda vesile oluşunu aslında layıkıyla yorumlayamadığı için kendini tanrı sanan (bunun başka türlü izahı olamaz) komutanlar; bütün insanlık dışı bu faaliyetlerden haberi olan ve buna çanak tutan başbakan mertebesinde bile bulunmuş birçok siyasetçiler; hukuk eğitimi almış, savcı-hakim olmuş olmasına rağmen her nedense kurulan ve adına hukuk terminolojisinde 'tahkik sistemi' denen bu kumpasa çanaklık etmiş ve yüzlerce insanın ölmesini, binlerce insanın ölmekten beter halde geride kalmasını 'sağlamış' cüppeliler... evet, onlara göre bu 'sebep olmak' değil, 'sağlamak'tır. çünkü yaptıklarının doğru olduğunu, ülkenin terör belasından kurtarılmasının ancak böyle mümkün olduğunu düşünmektedirler.
işte bu zihniyetle, halkın aptal olduğu ve genel seçimde yine ezici üstünlüklü bir sonuç çıkması durumunda hükümetin orduca devrilmesi gerektiğini ileri süren eşşek kadar apoletli genelkurmay başkanlarının sahip olduğu zihniyet arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. en doğrusunu bildiklerini düşünürler çünkü. ve bilmezler, 'bildiğini sanan birine öğretmek imkansızdır'.